[2.2]

453 32 27
                                    

bölüm sonunda muhtemelen boğazıma oturan yumruyla konuşmayı pek beceremeyeceğim. bu yüzden şimdi yazmak istedim. bu kitapla ilgili rica ediyorum, fikirlerinizi yazın. suya yazı yazıyor gibi hissediyorum. insanların okumasını istemediğim kurgularımı ve yazılarımı zaten yayınlamıyorum ben.

panomda bekliyor olacağım. buraya da yazabilirsiniz. anlaşılıp anlaşılmadığımı anlasam yeter.
(kurgudan bahsediyorum)

keyifle okuyun,
teşekkür ederim
🖤

söylesene senin cesaretin var mı aşka?

Soğuk sizi üşütür. Soğuk sevdiklerinizin üşüdüğünü bildiğinizde ise dondurur.

Ben şimdi donma noktamdayım, karşımdaki mezar taşının sahibi üşüyor çünkü.

"Neden böyle olduğunu sen hiç düşünmüş müydün Alp?"

Dudaklarımın arasından dökülen fısıltımı mezarın mermer zemininde bacaklarının etrafına kollarını sarmış, başını dizlerine yaslamış, soğuğun uçuşturduğu saçları kısa olan kız ve ondan başka kimse duyamazdı. Kısa saçlı kız bendim, o ise kenarına oturduğum mezarın altındaki kişi.

"Biz seninle neyi tutmaya çalışsak elimizde kaldı."

Bu cümlenin içinde o kadar anı ve acı vardı ki hepsi teker teker zihnimde sahne almaya başladı. Dolu dolu gözlerimle o mezar taşını izlerken başımı eğip onun toprağına bile bakamıyordum. Mezar taşına bakarken onunla göz göze geldiğine inanan ben, onun başımı eğip bakamadığım o toprağın altında olduğuna inanamıyordu.

"Beni neden yalnız bıraktın bu dünyada?" Sesim o kadar kırıktı ki rüzgarın uğultusuna karıştı. Alpe bile ulaşamadı belki. Eğer gökyüzünde olduğuna inansaydım onunla konuştuğum hiçbir kelime ona ulaşmazdı, biliyordum. Ben bu yüzden onun gökyüzündeki en parlak yıldız olma ihtimalini bile reddetmiştim. Bir şekilde ondan kalanları sıyırıp kendime pay çıkarmaya çalışıyordum işte. Acınasıydım.
O hep yaptığı gibi sustu. Son üç yıldır hep yaptığı gibi. Oysaki daha önce Alp susmazdı, ben konuşmaktan nefret ederdim.

"Seni susturduğum her anın acısını çekiyorum biliyor musun?" Yutkundum. Kurumuş dudaklarım ve boğazım acımı katlayarak arttırdı. Konuştum. "Sana yapmadığım ve yaptığım her şeyin acısını çekiyorum Alp."

Asırlar kadar gelen bir süre daha sessizlik kapladı aramızı. Zaten kabristan o kadar sessizdi ki sanki ben ve söğüt ağacının tepesinde dolaşan kargalar dışında kimse yoktu burada. Sanki toprağın altında yatan bunca bedene bir zamanlar yaşam uğramamış gibi sessizdi hepsi. Alp, sessizdi.

"Alp?" diye sordum yine de. Büyük bir ümit ve küçük bir fısıltı ile. Gelmeyecek o cevabı bile bile.

Çıt çıkmadı. Neden konuşmuyorsun diye bile soramadım.

Göz kapaklarımı gözlerimin üzerine örtüp Allah'ın her günü dünyaya gözlerimi açtığım her an gibi bütün bunların kâbus olmasını diledim. Uğuldayan rüzgâr, beni içine çekti.

Kaç saat veya kaç dakika geçti bilemeyecek kadar bilincim beni terk ettiğinde arkamdan birinin ismimi seslenmesiyle gözlerimi dünyaya açtığımda karşılaştığım her zamanki manzara boğazıma bir yumruyu usulca yerleştirdi. Hâlâ ümidimin olması bile aptallıktı belki de.

Omzunun üzerinden geriye doğru baktığımda gördüğüm beden aylardır görmediğim bedendi. Hazar defalarca gelmişti. Hazar defalarca aramıştı da. Hazar yanımda olmak için hep diretmişti. Hazar ben onu ittiğimde bile beni yalnız bırakmamaya yemin etmiş gibiydi.

Bekler miydin? •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin