[0.8]

1K 65 15
                                    

Duygularını yansıtan bir insan değildim.

"Yine bir şeyler olmuş sizin aranızda."

O da değildi. Tuhaf olan, bu kadar duygusuzken bu kadar çok konuşulmamızdı.

Hiçbir açık vermemiştik. Yada ben öyle sanıyordum.

"Ne olabilir?" Dedim sırtımı yasladığım merdiven korkuluğundan başımı hafifçe çevirip Gurura bakarken. Gözlerini kısmış, karşıdan bize doğru yürüyen ona bakıyordu.

Az önce benim de gözlerimin üzerinde kısa bir an dolandığı bedeni, yorgun ama buna rağmen dikti. Uzun bedeniyle geniş koridorda bizim olduğumuz yöne doğru başını hafifçe önüne eğmiş çevreye duyarsız adımlarla yürüyordu. Saçları dağınık, gömleği pantolonunun dışına taşmıştı. Geniş göğsünün ince beyaz gömleğinin altındaki varlığı, göğüs kafesimi titretmişti.

Dağınık görünüyordu.

"Şuna baksana," dedi başıyla hafifçe onu işaret ederek. Öylece koridorda durmuş, Kerimi bekliyorduk. Edebiyat hocasıyla konuşmamız gerekiyordu. Üçümüzün de sınav sonucu, beklediğimizin altındaydı.

Muhtemelen hoca yine yanlış okumuştu.

Onun aksine dönüp bakmadım. Gözlerimi ağır ağır çevrede gezdirdim. Zaman kazanmak adına.

Ama kaçamayacağımı biliyordum.

"Bilmiyorum," dedim en sonunda. Derin bir nefesi ciğerime doldurdum. "Son bir aydır, hiç olmadığı kadar çok şey oluyor. İki yıldır dingin ilerliyordu her şey. Ama bugünlerde bir şeyler oluyor."

Sustum.

Gurur, devam etmem adına başını salladığında dudaklarımı dilimle ıslatıp devam ettim.

"Onun cephesinde bir şeyler oluyor."

Gözlerim onun bedenine değdi. Tekrar.

Şimdi aramızda sadece beş adım vardı. O, farkında olmadan önümüzden geçip gidecekti.

"Tonla duygu varken arada, nasıl bu kadar iyi oynuyorsunuz birbirinize?"

Gurur'un öylesine ortaya attığı soru, yüksek desibeli yüzünden hiç yapmaması gereken bir şey yapmıştı.

Onun dikkatini çekmişti.

Başını önünden kaldırdığını hissettim. Kısa bir süre şaşkınlığın uğradığı boş gözlerinin bana değdiğini. Hafifçe kaşlarının çatıldığını ve adımlarının aynı şekilde tam önümüzde hafifçe duraksadığını.

Ben ağzımı açıp Gurur'a kızamadan, önümüzde ön geçip merdivenleri tırmanmaya devam etmesi gerekirken, yan profilini gördüğümüz bedenini yavaşlatmış, neredeyse durmuştu.

Başını kaldırdı. Gururla hemen hemen aynı boylarda olmalarının etkisiyle kurduğu göz kontağı bana yıllar sürmüş gibi gelse de yalnızca saniyeler sürdü.

Başını hafifçe eğdi, gözlerini kıstı.

Sonra kalbimin bir daha öyle atması için kilometrelerce koşmam gereken o cümleyi kurdu.

"Bunu sadece biz bilebiliriz," dediğini işittim derin sesiyle benim gözlerim donup kalırken. Tuttuğum soluğum boğazımda düğüm düğümken gözleri bana döndü.

Çok kısa. Sadece üç saniye ama içine onlarca duygunun yerleşmiş olduğu o üç saniyenin sonunda kısık sesiyle konuşmuştu. Tekrar.

"Değil mi?"

Bu banaydı.

Zamanı donduran, ayaklarımı zemine çivileyen, bedenimin kaskatı kesilmesine sebep olan bu soru banaydı.

Bekler miydin? •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin