[0.6]

1.2K 71 17
                                    

Merhaba, bölüme geçmeden önce bir şey söylemek istiyorum. Eğer okuyorsanız satır aralarına düşüncelerinizi bırakır mısınız? Okumak istiyorum.

Çok teşekkür ederim, keyifli okumalar♡

🕯

Alışkanlıklarınız bile sıradan, diyordu bir şarkıda. Sonra devam ediyordu. Gidiyorum. Sana korkular bıraktım, bir de yeni başlangıçlar.

Benim aksime birileri gidebiliyordu. Geride bırakabiliyordu her şeyi. İçimde öyle bir yan vardı ki nankör olma, diyordu bana gitmek istediğimde.

Sadık kal. Anılara ve acılara.

Ona uyuyordum sanırım.

Sırtımı yasladığım adliye koridorunda, ellerimi bedenimi içinde kaybeden kapüşonlu siyah hırkamın içine saklamış öylece bekliyordum. Gözlerim ayakkabılarımdaydı. Birileri geliyor ve birileri gidiyordu. Dikkatleri kısa bir süre bana değsede umursamayıp geçip gidiyorlardı. Yalnızca güzel görünümlü bir kadın dakikalar önce nazikçe omzuma dokunmuş, birini bekleyip beklemediğimi sormuştu.

Bekliyorum demiştim. Beklentiyle bakmaya devam edince ağzıma hiç yakışmayan o kelimeleri dillendirmişti dudaklarım. Annem ve babamın boşanma davası var.

Devamında verdiği tepkiye dönüp bakmamıştım bile. İnsanların duygularına ihtiyaç duymayı uzun süre önce bırakmıştım.

Zihnim bomboştu. Hiçbir şey hissetmiyordum. Uzay boşluğunda yuvarlanıyor gibiydim. Karnımda ufak bir sızı vardı ama onun sebebi de içtiğim onlarca kahveydi. Biliyordum.

Sanılanın aksine triplere girdiğim falan yoktu. Boşanan tek aile benimkiler değildi. Dilediklerini yapabilirlerdi. Umurumda bile değildi. Benim hayatım onlardan bağımsızdı çünkü. Bana etkileri sıfırlandığında onlar için üzülmeyi bir köşeye bırakmıştım. Aslına bakarsanız en son ne zaman annem ve babama karşı üzgün hissettiğimi bile bilmiyordum.

"Şeyda!"

Sesi bana çocukluğumu hatırlatıyordu. Otoriter sesi orada, anılarımın arasındaydı ve bana bağırıyordu o anılarda. Sonra sadece bağırmakla kalmıyor, bana hükmediyordu.

Alpaslan Kara. Adı buydu babamın.

Kendinden emin dik adımlarla bana doğru gelirken, başımı yerden kaldırdım. Tamamlaması gereken boşluklarla ona baktığımda, çatık kaşları ve dik omuzlarıyla tam karşımda durdu. Üzerindeki üniforması Alpaslan Karanın bugün de şov yaptığının en büyük kanıtıydı belki de.

"Benimle geliyorsun," dedi buz gibi bir sesle. Ondan aldığım koyu renk gözlerinde ufacık bile bir şey yoktu. İfade, istek. Hiçbir şey.

Dümdüz bir ifadeyle ona bakmaya devam ettim. Bunu farkettiğinde kaşları daha da çatıldı ve alnının ortasındaki çizgi beni selamladı.

"Duydun mu beni? Benimle geliyorsun." Sanki aksi mümkün değilmiş gibi kurduğu cümlesi başka bir anın içinde olsaydık beni güldürürdü. Ancak ben şuan bomboş gözlerle ona bakıyordum.

"Hayır," dedim tek kelimeyle. Belki de ses tonumdaki ifadesizlik bana ondan mirastı. İçimdeki kız bu duruma kahkaha attı. Babam bana hiç iyi bir şey bırakmamıştı. "Hiçbir yere gelmiyorum. Nereye gitmek istiyorsan tek başına gidiyorsun."

Aramızda sert bir rüzgar esti.

Artık gözlerinde öfke vardı. Evet.

"Bana bak," dedi sağına soluna bakıp çevreyi kontrol ettikten hemen sonra. "Ergenlik kaprislerin umrumda bile değil. Yürü."

Bekler miydin? •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin