[1.5]

527 37 5
                                    

Sıkıcı bir hikaye.

Bizden olsa olsa bu olur. Can sıkıcı bir hikaye.

Ve yarım kalmış.

Eksik.

Eksik şeyler can acıtır. Hem yaşayanların, hem şahit olanların canları acır. Eksik hikayeleri kimse okumak istemez. Eksik bir hikaye kimseye güzel gelmez.

Oysaki bazı hikayeler yarım kalmalıdır. Devamı insanın hayal edemeyeceği kadar kötüdür belki. Ya da güzel. Hiçbir insan evladının hayalini kurup kurgulayamayacağı kadar güzeldir belki.

Hazar, benim eksik hikayemin olduğu yapboz'un küçük bir parçasıydı. İki köşeli bir parça olabilirdi o benim yapbozumda. Çünkü hayatıma baktığımda en kolay yerine oturacak insanlardan biriydi o. Yeri belliydi. Değeri belliydi. Hani bazı insanlar vardır ya, yokluklarıyla hiç sınanmadığınız için varlığının farkında olamazsınız. Hazar da öyleydi biraz. Yapı taşlarımdan biriydi hayatımda. Ama acım o kadar büyüktü ki, Hazarın yokluğuyla sınandığımı bile görmeme izin vermemişti bana.

Çok daha büyük bir yoklukla baş başaydım çünkü o sıralarda. İkizim Alperen, can damarını kesmişti bu hayattan. Gitmişti benden.

Kimlerin girdiğini ve kimlerin çıktığını bu yüzden anlamamıştım hayatımda. Çünkü ben zaten yoklukla baş başaydım. Kimsenin dolduramayacağı kadar büyük bir boşluktu onun yokluğu. Kimse o yokluğu var edemezdi artık. O yoklukla ilk başbaşa kalışımdan sonra bende masadan kalkmıştım sanki. Bende gitmiştim hayatımdan.

Bir daha dönmemek üzere.

Hazar o hayatın bir parçasıydı.

"Daldın."

Gözlerimi dumanı tüten kahveden kaldırdım. Kâhküllerimin arasından Gurura baktım. Başını sağ omzuna hafifçe yatırmış beni izliyordu.

Başımı salladım usul usul.

"Hazar geldi dün," dedim. Dudaklarım bu cümleden sonra kurumuş gibi dilimle ıslattım hafifçe. Yutkundum. "Annesi rahatsızmış. Denizle de aralarında bir sorun var sanırım."

Gurur'un gözleri benden uzaklaştı. Az önce benim içinden çıktığım boşluk, bu defa onu içine çekti. Derin bir dalgınlık kucakladı gözlerini.

Düşünmeye başlamıştı.

Geçmiş derin bir kesikti. Ve ben her kesiğin kabuk bağlamayacağını geçmişimle kanaya kanaya öğrenmiştim.

Başımı sağa sola salladım göğsüme çöken o ağır hissin altında kalmayı reddederek. Yerimde doğrulup kalın tabanlı çizmelerimin üzerinde ayakta dikildi ve masada neyim varsa deri ceketinin cebine doldurdum. Kahveyi dudaklarımın arasına alıp tek dikişte bardağı boşalttım. Kısa siyah saçlarımın arasından kısaca parmaklarımı geçirip Gurura döndüm. "Sigara içeceğim," dedim kısaca. Daldığı boşluktan sıyrıldı hafifçe. Başını sallayıp masanın üzerindeki telefonunu cebine attı ve o da kalktı.

Beraber bahçeye çıktık. Her zaman sigaramı içtiğim yere yan yana adımlarken ikimiz de sessizdik. Omzuna ancak gelen kafam yüzünden boy farkımız komik duruyor olmalıydı. Ama alışmıştım buna. Kısaydım ben. Genel bir kısalıktı. Gururun uzun olması bile benim kısa oluşumu örtemiyordu yani. Herkese kısaydım ben.

Düşündüğüm şeyin saçmalığıyla kaşlarım çatıldı. Düşünecek başka konu kalmamıştı sanki.

Siyah şort eteğimin altına siyah ince çorap giymiştim ama soğuk havaya karşı bir direnç oluşturamayacak kadar yetersizdi. Yavaş yavaş içime işlemeye başlayan soğuğa rağmen yürümeye devam ettim. Öyleki vardığımızda cebimdeki paketten sigarayı ağır ağır dudaklarımın arasına yerleştirdim ve Gururun çakmağıyla onu ateşlemesini bekledim. O sigaramı yakarken parmaklarına taktığını gördüğüm ince yüzüklere takıldı gözlerim. Güzel görünüyordu.

Bekler miydin? •texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin