45. SAVAŞIN SONU

135 7 10
                                    

Uzun bir aradan sonra merhaba. Bu gün 22 Kasım 2021 Doğukan Yeleser'in doğum günü. Kitabı yazmaya başladığım andan beri kutladığımız ikinci doğum günü. Severek takip eden, ilgi gösteren herkese teşekkür ederim. Çokta uzatmayalım lafı daha uzuuun bir bölüm var önümüzde. O zaman geleneksel girişimle buyurunuz.

Şarkılar: The Plot In You, FEEL NOTHING
Anoice, ripple

🍂Keyifli okumalar🍂

Doğukan'ın anlatımından.

Geçmişin ve geleceğin karışmasıyla, gece ve gün de birbirine girmişti. O saatlerdeydik. Güneş geceyle savaşıp ona karşı kazanıyordu. "İntikamın soğuğu sıcağı olmaz. Zamanı yoktur derler." Elimdeki gümüş makine artık aşina olduğum yeni bir uzvum olmuştu. Amcamdan bana iki şey yadigar kalmıştı. Biri kolumdaki saatti. Bana kaderi ve yapmam gerekenleri hatırlatırdı. Diğeri ise elimdeki silahtı. Yapmam gerekenler konusunda yardımcımdı. İlk kez birinin ölmesine sebep olduğumda kendime söz vermiştim. Bir kez daha olmayacaktı. Kader buna sesli gülmüş olmalıydı. Geçmişten sıyrılmak yerine bataklığa düşmüş, katledilmek yerine katletmeye başlamıştım. Başta Yeleserler uğrunaydı. Şimdi ise kendi ailemi onların uğruna yaptıklarımdan korumaya çalışıyordum. Arın'ı koruyamamıştım. Fakat Alya'yı ve karnındaki canı ne pahasına olursa olsun koruyacaktım. Savaşın sonunu ben yazacaktım. "Oğlum ve karıma yaptığının aynısını sana yapabilirdim değil mi Fatih? Durumu eşitlemiş olurdum." Bunun şüphesini eşine anlatmış olmalıydı ki karşısına dikildiğimde yaptığı ilk şey yalvarmak olmuştu. Annem gözlerimin önünde yalvararak ölmüşken, başka bir kadının bu duruma düşmesine sebep olmak benim yolum olamazdı. Rüya Hanedan'a anlatmıştım. Annemle yaşadığımı ve Alya'ya yaşatılanı. Akıllıca bir tercih yapıp benim tarafımı seçtiğinde ise Fatih Hanedan gayriresmi olarak kaybetmişti. "Ben buradan kurtulacağım Doğukan. Kurtulduğumda hiçbirinize merhamet göstermeyeceğim." Samet'in kulağıma yaklaşmasıyla ilgimi ona çevirdim. "Okan bey evden ayrılıyor. Haberim olsun demiştiniz." Başımı sallayıp Fatih'in omzunu canını yakacak şekilde sıktım. "Abimi uğurlayıp geri geleceğim. Biraz dinlen." Evin arka kısmından çıkıp salona döndüğümde Okan'ı elinde bir bavulla babasına sarılırken buldum. Bu görüntü önceden olsaydı canımı yakardı. Aynı sevgiyi ve ilgiyi neden alamadığımı düşünerek kendimi yerdim. Bazen kin beslemeyi bu yüzden seviyordum. "Sonunda hep olman gereken yere gidiyorsun. Yerinde olsam anneme sıkı sıkı sarılır, hala nefes aldığım için şükrederdim." Babamın susmamı emreden kızgın bakışlarına maruz kalmak yalnızca yüzümde bir gülümsemeye sebep oldu. "Baban sağ olsun yerinde olamıyorum. Yine baban sağ olsun, seni, geri dönersen yok edecek gücüm var." Aynı gücü ona da verebilirdi ancak farkındaydı Okan ben değildi. Kabul etmek istemesekte ona benzeyen bendim. "Burası benim evim. Geri döneceğim." Meydan okurcasına başımı salladım. "Dön de göreyim." Son sözüm buydu. Vedalaşmalarını seyretmeyi bırakıp Alya'yı kontrol etmek için yavaşça odaya girdim. Yanımda uyuyakalmıştı. Verdiği mücadelenin içinde bir de karnındakiyle ne yapacağı mücadelesi vardı. Alya'yı kaybetme korkusu bünyeme o kadar ağır geliyordu ki ne karar verirse versin arkasındaydım.

Yanına oturup saçlarını ağır ağır okşadım. Alnıma bir silah dayasalar gözümü bile kırpmazdım. Aynı silah Alya'nın saçının teline değerse ise dünyayı yakardım. O kendi canımdan üstündü, çünkü Alya olmadan ben de olamazdım. Alya'sız nefes alamazdım. "Doğukan?" Gözlerini ovuşturup yattığı yerde gerinerek döndü. "Yapış yapış olmuşum. Beni niye uyandırmadın?" Hamile oluşuna sevindiğim yönlerden biri elinde olmayarak derin bir uyku uyuyabilmesiydi. "Uyuyordun yavrum, niye uyandırayım?" Terlemiş teni, birbirine girmiş saçlarıyla uyku sersemi hali bile gözüme eşsiz gelebilen tek kadındı. "Güneş doğuyor mu batıyor mu?" Birbirine giren yalnızca saçları değildi. "Doğuyor, yedi saat uyudun. Gün geçmedi." Kafa karışıklığını giderecek bilgilerim ona iyi gelirken doğrulmuştu. "Bana bir uyku düzeni borçlusun." Ona bir hayat borcum vardı. Uyku düzeni hiçti. "Duş almak ister misin?" Aynı anda aklımızda beliren düşünceyle birbirimize baktık. "Travmalarımı tetiklemeyi bırakman gerekiyor." Kendini öldürmeye teşebbüs etmeden önce duş almasına yardımcı olmamı isteyip, beni yemek hazırlamaya yollamıştı. Onu yalnız bırakmaktan korkmama sebep olmuştu. "Ben mi tetikliyorum? Sen kendin dedin." Yataktan emekleyerek çıkıp banyoya gittiğinde bir an bile durmadım. Şeytanların ne zaman tepesine üşüşeceği belli olmuyordu. En iyisi şeytanlardan önce tepesinde dikilmekti. "Doğukan, duş alacağım sadece. Korkma." Suyu sevdiği ayarda açıp yüzüne baktım. "Korkmuyorum. Yanında olacağım." Gözleri gözlerime bir kez daha değmezken kıyafetlerini çıkartıp küvete girdi. Hala çekingendi. "Fatih burada. Savaş'ın ya da bir başkasının hamlesini bekliyorum." Küvetin kenarına oturup şampuanı ona uzattım. "Ya hamle gelmezse?" Fatih dışarıdan birine güveniyordu. Yani bir karşılık alacaktık. "Gelecek. Çok sakin, dik kafalı. Bu ancak güvendiğin insanlar olduğunda böyledir."

İNTİKAM MEVSİMİ ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin