Şarkılar; 33Tours, California Dreamin
Selena Gomez, Hands To Myself🍂Keyifli okumalar🍂
Anne oldum. Yalnız başıma, kendi ayaklarımın üstünde durarak anne oldum. Onu ilk gördüğüm an kalbime, aklıma dolan gücü hissetmek, bir yandan ağlarken bir yandan mutluluğu yaşamaktı. Oğlumu kucağıma almıştım. O benimdi. Gecenin güneşe kavuştuğu saatlerde ben de Arın'a kavuşmuştum. Geçmişin en tatlı telafisi, geleceğime açmış umut çiçeğiydi. Ufacık bir burnu, henüz açamadığı çizgi gözleriyle beraber minik, pembe dudakları ona her bakışımda tekrar aşık olmamı sağlıyordu. Kusursuz bir bebekti. Yeni doğmasına rağmen güzel ve kusursuzdu. "Yav kurban olurum sana." Mert'in oğlumu, cüssesine gitmeyen ince bir sesle sevmesini tebessümle izlerken aklım hala Doğukan'daydı. Doğumdan çıkar çıkmaz telefonda konuşmuştuk. Kurşun apandisine isabet ettiği için dinlenmesi gerekmişti ancak kendisine göre gayet iyiydi. Yalnızca ayakta duramayacak kadar acı çekiyordu. "Yenge, bu nasıl bir şey ya? Minyatür Doğukan." Buğra, beni doğuma girene kadar yalnız bırakmasa da Mert, gelene kadar kimsesiz hissetmiştim. "Benziyor değil mi?" Anlattığım küçük yüz hatları Doğukan'ın birer kopyasıydı. "Yenge kendinle ilgili hiçbir şey katmamışsın çocuğa." Odanın kapısı tıklanıp açıldığında hevesle kapıya baktım. Yüzümdeki ışık hızla söndü. "Yiyecek bir şeyler aldım sana. Emziriyorsun, aç kalman doğru değil." Tekerlekli masayı önüme çekip çorba kasesi ve ekmeği bıraktığında tebessüm ederek teşekkür ettim ona. "Afiyet olsun." Eğer yemezsem Doğukan'ın geldiğinde kızacağını düşündüm. Bir yandan da yeni keşfettiğim annelik hisleri, Arın'ı aç bırakacağımı düşünüp suçluluk duygusu omuzlarıma yüklerken, çorbanın kapağını açarken buldum kendimi. "Öyle kuru kuru çorba mı içilir?" Mert, ekmeği alıp küçük parçalar kopartarak çorbama attı. "Doğukan'la konuştunuz mu?"
Aralık kalmış kapıdan bir gül buketi içeriye doğru uzatıldığında ağzımdaki lokmayı zar zor yuttum. "Sen konuş Doğukan'la." Simsiyah kıyafetleri, kollarının arasında siyah gül buketiyle içeriye girdiğinde dünyalar benim oldu. Mutluluk yaşları gözlerime hücum etti. "Doğukan!" Beklemeden bana adımlar atarken gül buketini yatağımın dibine bırakıp kollarının arasına beni almıştı. "Sevgilim." Yemek masasını kenara ittirip karnımın boş olmasının tadını çıkartarak sımsıkı bastırdım onu kendime. "Sonunda geldin." Yanaklarımı, boynumu öpüp koklayarak özlemini giderirken mutluluktan ağladım. Onu kaybetme korkusunu hiçbir zaman unutamayacaktım. "İyi misin sen gülüm?" Başımı sallayıp Arın'a çevirdim gözlerimi. "iyiyiz. Seni bekledik sadece." Doğukan'ın ilgisi cam beşikte yatan oğlumuza döndüğünde bu anları hafızama kazıdım. "Alya, çok küçük bu." Kucağına almaktan çekindiğini anlayıp yardımcı olmak için Arın'a uzandım. "Boyu elli santim, kilosu da tam üç kilo dört yüz gram." Doğukan göğsüme doğru eğilip Arın'ı öptüğünde, iç çektiğini duymak bebek gibi dudaklarımın bükülmesine sebep oldu. "Oğlum, hoş geldin." İşaret parmağı arının küçücük elini tuttu. Babasının yanında daha da ufak kalmıştı. "Arın?" Sesine tepkisi parmağını sıkmak olduğunda gözyaşları gülüşüne karıştı. "Kucağına al, hissetsin seni." Yavaşça doğrulduğunda yüzünde küçük bir acı görmüştüm. Dün vurulmuştu, bu gün yanımda güçlü durmaya çalışıyordu. "Sen nasıl oldun?" Arın'ı dikkat ederek kollarının arasına yerleştirdiğimde put kesilmişti. "İyiyim bebeğim. Sadece artık apandisim yok." Avucu Arın'ın baş çevresini sararken diğer kolu onu asla düşürmeyecek kadar sağlam tutuyordu. "Böyle tutulması gerekiyor değil mi? Bir yeri ağrımasın?"
"Hayır, şu an çok iyi." Uzanıp sakalının üstünden uzunca öptüm. Yanımda olmadan geçirdiğim saatler toplasam gün bile etmiyordu. Ancak özlemin seviyesi yıllara bedeldi. "La, hadi poz verin, ilk aile fotoğrafınızı çekeyim." Mert telefonu bize doğru kaldırdığında saçlarımı düzelttim. "Güzel görünüyor muyum? Hortlak gibiysem biraz makyaj yapayım." Doğukan Arın'ı tek koluyla sarıp diğerini belime doladı. "Çok güzelsin, güzelliğin kamerayı bozacak şimdi." Kocaman gülümserken ilk pozumuz kameraya bakarak olmuş, ikincisi Arın'ın çıkarttığı ses sayesinde ona bakarak. "Huysuzlandın mı oğlum?" Saati kontrol edip emzirme zamanı olduğunu fark ederken Buğra ve Mert'e baktım. "Bizi yalnız bıraksanız iyi olur. Yoksa birazdan cıngar çıkacak." İkisi de anlayıp tek kelime etmeden odadan çıktıklarında Doğukan peşlerinden bakakalmıştı. "Bunlar baya anlaşmış?"
![](https://img.wattpad.com/cover/203740136-288-k125698.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM MEVSİMİ ( TAMAMLANDI)
Romance#romantizm 🥉 Kim katlanabilirdi ki buna? Önce ailesini, sonra onu hayata bağlayan insanı kaybedince kim dik durabilirdi? Şimdiki mücadelem bana bunları yapan herkese hesap sormaktı. Çırpınışımın, onlarla el sıkışmamın tek nedeni içimdeki intikamdı...