5. VİCDAN

1.1K 76 115
                                    

Şarkılar; Meghan Trainor, Me too
Gesaffelstein, Pursuit (JAWNS pyscho edit)

🍂Keyifli Okumalar🍂

"İç işte mamanı. Bende Alya'da olmayan ne var?" Doğukan'ın serzeniş dolu olan sesiyle açtım gözlerimi. Kucağında Coltello, elinde biberon vardı. Ufacık kediyle kavga ede ede mamasını yedirmeye çalıştığı şu halini sessiz kalıp izlemeye devam ettim. "Benimle inatlaşma bak. Ben senden daha inatçıyım." İzlendiğini anında fark edip bana baktığında kaşları daha çok çatıldı. "Niye içmiyor?" Coltello miyavlayıp tırnaklarını Doğukan'ın eline saplandığında birden bire koltuğa bırakıldı. "Nankör kedi." Örtüyü üstümden atıp gerine gerine ayağa kalktım. "Belki karnı aç değildir, ya da sen yediremiyorsundur."  Biberonu ondan alıp Coltello'nun yanına eğildim. "Kuzucuğum, babanı niye uğraştırıyorsun?" Ağzımdan çıkan cümleyi idrak etmemle şaşkınlıkla Doğukan'a bakmıştım. Onun tepkisi çatık kaşlarının yumuşası olurken gözlerimiz buluşmuştu. "Kedi babası  mıyım artık?"

"Hayır öyle değil. Yani hayvan sahipleri anne baba olduklarını söylerler ya. Öyle babası." Hala sehpanın üstünde duran bilgisayar ve dolup taşmış olan küllük çekti ilgimi. "Sen hiç uyumadın mı?" Biberonun ucunu tüm inadıyla emmeyen Coltello'yu ne yapacağımı bilemez halde bıraktım. "Sabaha karşı uyudum. Hiç uyumadan yaşayamam." Aklıma bir fikir gelirken hevesle Doğukan'a döndüm. "Küçük bir kase getirir misin Doğukan?"  Ne yapmak istediğimi anlayıp mutfağa gidip, elinde Coltello'nun yetişebileceği bir kaseyle geri geldi. "Bununla idare etsin şimdilik, bir ara mama kabı alırız." Kafamı sallayıp sütü getirdiği kaseye döküp yere bıraktım.  Kedi önce kaseyi birkaç kez koklayıp ardından yemeğe başladığında sevinçle ellerimi çırptım. "Aferin benim kızıma. Akıllı bebek." Tepesine dikilmiş yemek yiyişini izlerken Doğukan'ın çıplak koluna omzumu çarptırdım. "Düşünsene bir çocuğun olduğunu. Peşinde geziyor, seni küplere bindiriyor. Ağzından baba kelimesi düşmüyor." Rahatsız olduğu beden dilinden de anlaşılıyorken yanımdan ayrılıp sehpanın üstündeki bilgisayarı toparladı. "Hayal bile etmekten hoşlanmadığım bir durum. Çocuğun hayatında baba diye bir ben olacağıma, babasının olmaması daha mantıklı." Baba figürüm o kadar güvenilir ve sevgi dolu bir adamdı ki Doğukan'ın söyledikleri doğru gelmişti. "Umarım bir yerlerde sürpriz bir çocuğun yoktur."

"Hazırlanmaya başlasan iyi olur Alya. Saat üçü geçiyor" Şaşkınlıkla kontrol ettiğim saat gerçekten de söylediği gibiydi. "Ne kadar çok uyumuşum." Küllüğü de temizleyip ortadan kaldırdığında evi toparlamıştı. "Bir de konuşuyorsun uykunda." Çekinerek gözlerini buldum. "Ben önce banyo yapsam olur mu? Bir de eşyalarım..." cümlemi tamamlamama izin vermeden portmantonun kenarında duran kocaman karton poşeti bana verdi. "Makyaj malzemelerin, ayakkabıların, kabanın, saç düzleştirme makinen ve iç çamaşırların. Havluyu da banyodan alırsın." Utanarak poşeti kontrol ettim. Kıyafete uyacak siyah straplez bir sütyen ve dar elbisenin altından belli olmayacak külodumu görmek yüzümü kızartmıştı. "Kim aldı bunları dolabımdan." Benden önce kontrol ettiğini belli ediyordu. Bu sebeple kafamı kaldırıp yüzüne bakma işini biraz ertelemiştim. "İclal'den rica ettim. İkisi de incecik, belli olmaz elbisenin altından." Diyecek bir şey bulamazken başımı sallayıp banyonun yolunu tuttum. "Elbiseni yatak odasına astım. Duştan sonra orada giyinirsin." Banyonun kapısını kapatıp derin nefesler aldım. Karşısında bu kadar utangaç ve tecrübesiz hareket etmem doğru değildi. Onu elde etmem gerekiyordu, ondan kaçmam değil. "Ahlaksız. Sana ne benim giyeceğim iç çamaşırından." Üstümdekileri çıkartıp sıcağa ayarladığım suyun ısınmasını beklerken aynanın karşısına geçtim. Ciddiyetle kendimi süzüp övgüler yağdırmak istesem de yapamadım. Göz bebeklerimde gördüğüm harabeye gülümsemek zordu. Kalp kırıcıydı. Yakıcıydı. Bu yüzden kendimle alay ettim. Her noktamla alay ettim. Gerçekleri hatırlattım.

İNTİKAM MEVSİMİ ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin