23. İKİLİ YOLLAR

589 47 29
                                    

Şarkılar: The Neighborhood, Leaving Tonight
The Weeknd, After Hours

🍂Keyifli Okumalar🍂

Doğukan'ın anlatımından...

Alya gitmişti. Onun yokluğunda doğmayacağını düşündüğüm güneş tepede dururken, ben adını bilmediğim sokaklardaydım. İçimdeki koca boşlukta zemheri soğuğu esiyordu. Zihnimdeki gürültülü ses hata yaptın diyordu. Ve ben bunlara rağmen ayakta kalmak için savaşıyordum. Kaybetmedim. Henüz savaşmadım, savaşmadan kaybetmek mümkün değildi. Kendime, içimdeki inatçı sese rağmen tek söylediğim buydu. Alya'yı bir anlık değil, bir ömürlük kurtaracaktım. Bunun için ortaya canımı koymam gerekse bile yolumdan şaşmayacaktım. Fakat yokluğunun ilk anından beri öyle bitap düşmüştüm ki aklımdaki tilkiler, ruhuma batan dikenlere dönmüştü. Defalarca farklı bir yol arayışına girip, Alya'ya kötülük yapıp yapmadığımı vicdan mahkemesinde yargılamıştım. Onu bir yere kaçırmak sonsuz bir çözüm olmayacağı gibi ölümcül de olabilirdi. Yan yana durup, biz yaptık demek ise beraber ateşe atlamak.
Yine beraber ateşe atlamıştık fakat körü körüne değildi. Birimiz o ateşin harlanmasını durduracak kadar mücadele edebilecekti. Alya yaşayarak, ben onu yaşatmak için her şeyi yaparak ateşte yürüyecektim. Mücadelemin sonunda kül bile olsam kavuşacaktık.

Güneşin ışıklarına rağmen soğuğunu koruyan Ankara, artık bana dardı. Sokaklarına, caddelerine, evime sığamıyordum. Adımlarım beni bir tek Alya'ya taşımaya vardı. Yeşil gözlerine, yumuşak ellerine, masum kokusuna. Huzuruna.
İnsan için huzurun ne olduğunu sorgulamayı bıraktığımda yaşım haddinden küçüktü. Huzur. Doğduğumdan beri huzur denen şeyin içinde ben, ben denen şeyin içinde huzur hiç olmamıştı. Huzuru yaşayan insanları izleyerek büyümüştüm. Kendi kaosumun içinde yaşadığım sakinliğime huzur demiştim. Yanılmışım.

Yaşadığım en büyük kaos bu andı. Kalbim ilk kez böyle yanıyordu. İlk kez her şeyiyle hissediyordum. Ölmeden ölümü tadıyordum. Bu şimdiye kadar aldığım tüm canların pişmanlığıyla çınlıyordu.

Yolunu bulup bir şekilde ulaştığım Yeleser malikanesinin kapısında durdum. Benden bir hayat çalan insanlarla dolu bu eve ilk adım attığım gün, ilk kez kovulduğum gündü de. Evim olmasını her şeyden çok istediğim dev yapı ölü ruhumu bir tabutla bana vermişti. Yıllarca ölmüş bir ruha sarılıyken Alya'nın hayatıma girişi canıma can katmıştı. Gerçekten gülmeme, huzurlu hissetmeme sebep olurken, bir yandan kopan fırtınaların altındaki sığınağım olmuştu. Onu canımdan çok sevmiştim. Uğruna her şeyi yapabilecek kadar çok sevmiştim. Yapacaktım.

Zil düğmesine normalinden uzun bir süre basılı tuttuğumda kapı telaş içinde çalışanların biri tarafından açılmıştı. Nasıl görünüyordum, yüzümde kaybediş nasıl yankı bulmuştu bilmiyordum. "Doğukan bey, günaydın. İyi misiniz?" Pakette kalan son sigarayı dudaklarımın arasına koyup boş paketi kadının avucuna tutuşturdum. "Günaydın." Salona doğru giderken Alya'sız tadı bir samandan farksız olan sigarayı yaktım. Filtrem, tatlandırıcım onun dudaklarıydı. O yokken zehirin bile tadı yoktu. "Erkencisin. Güzel haberi vermek için mi geldin?" Okan, ona vururken yaraladığım ellerim hala iyileşmemişken, bana yeni yaralar açtırmaya yemin etmiş gibiydi. "Bir kadının ölümü senin için güzel haber niteliği mi taşıyor?" Kahve fincanını sehpanın üstüne bırakıp rahatça arkasına yaslandı. "Öldüren senken beni yargılaman çok garip küçük kardeşim." Beni, Alya'yı öldüremeyeceğimi tahmin edemeyecek kadar tanımıyordu. Bu bile içler acısıydı. "Alya ölmedi." Yüzündeki alaycılık bozulmazken kaşları havaya kalktı. "Bu babamın hoşuna gitmeyecek. Yazık." Alkol dolabına gidip, kendime bir kadeh brendi doldurup çarpmasını umursamadan tek nefeste yuvarladım. Sakin ve stabil kalmam gerekiyordu. Alya için. "Onun hesabını ben veririm. Sen karışma." Sigaranın dumanını ağır ağır ciğerlerime doldurup bahçe kapısının önüne geçtim. "Yapamayacağın belliydi. Alya'ya üzüldüm. Babamın eline düştüğünde keşke ben öldürseydim diyeceğine eminim."

İNTİKAM MEVSİMİ ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin