aynı gün,
"böyle olsun istememiştim, chim. çok üzgünüm ben gerçekten."
"ağlama." bir şey yapmalıydım. minji'nin odasına gelmemeliydi.
paketleri teker teker toplayıp poşete dolduruyordum bu sırada.
"chim, gerçekten gerçekten böyle olsun istemezdim beni anlıyor musun?"
paketler bitince ayağa kalktım. "kendine gel, tamam mı? sorun yok, halledeceğim."
endişeli, şaşkın ve üzgün gözüküyordu. "gerçekten mi söylüyorsun?"
paketleri çatıda gereksiz bir şiltenin altına itip hızlı adımlarla çıkışa gittim. minji dakikaları saymaya başlamıştır çoktan.iki kat aşağı, revir katına indiğimizde durdum. "chim, lütfen aklından ne geçiyor bana da söyle."
jae'nin karşısına geçtim ve yüzüne baktım. gözlerine. sonra hızlı bir yumruk attım. "sana soo bin'den uzak dur demiştim!"
yere düştü. kalbim ilk defa bu kadar hızlı atıyordu. burnu kanıyordu, evet!
yüzüne eğildim ve yakalarını kavrayarak fısıldadım. "kalk ve yalpalayarak revire git tamam mı. soran olursa soo bin için kavga ettiğimizi söyle."bağırmaya başladım yeniden. "bir daha asla ona yaklaşmayacaksın!" jae şaşkın şaşkın bana bakarken etraftaki öğrenciler bizi ayırdılar.
"tamam bırakabilirsiniz, iyiyim."
merdivenlerdeyken arkamı dönüp son kez jae'ye baktım. tiksinmiş gözüküyordu. galiba haklıydı. yine de işime yaramıştı.
minji'nin odasına girdim.
"ah, güzeller güzeli chim. sevgili dostun nerede?""kes laf kalabalığını tamam mı. revire gitti o. ne istediğini söyle."
"aa yapma ama. seni disipline vermeden önce azıcık eğlendirmeyeyim mi."
"hangi disipline?" güldüm. "beni öyle bir şeye göndermeyeceğini, pis işlerinde kullanacağını ikimiz de çok iyi biliyoruz. istersen direkt geç bu kısımları."
"peki sevgili chim." yanıma geldi. yaklaştı. "sen en sadık öğrencimsin. seni kıracak değilim."
iğrendim. yüzüncü defa.
"tam sana göre bir işim var. 10 mayıs pazar gecesi mallar yola çıkacak. bir aksilik olmazsa sabaha karşı burada olmuş olur. malları karşılamanı, hepsini bana getirmeni istiyorum. yalnızca bana.""sonra?"
"ah, sonrasında müthiş bir tatile çıkacağım chimmine. müthiş bir tatile." ellerini başının arkasına koydu.
"ve jae. onunla çalışmanı istiyorum.""öyle bir şey olmayacak, tamam mı. sadece ben. eskisi gibi,sadece ben olacağım."
"ama bu işte yalnız değilsin. seni müdüre vereceğimi bir düşünsene." lanet. "ya da onu?"
"tamam, tamam. anladım."
"sevindim chimmine."
yüzüne tüküresim geldi. onun yerine odasından çıkıp kendimi yandaki lavaboya attım. kustum.
"hey, sen iyi misin?""yalnız bırak beni!"
bağıra bağıra ağladım. tüm bunlar oldukça fazlaydı. lanet olası tanrı, bunlar fazla geliyor anlasana! güya sen insanlara kaldıramayacağından fazlasını vermezmişsin. espri anlayışını s.keyim.(not: lütfen bunun bir kurgu olduğunu unutmayın.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mr. fish (fuck it shit happens)
Mystery / Thrilleri can pretend i never wondered if you'll need me like i've needed you yeah, i know i'm so selfish.