#22

42 10 19
                                    

may, 8

jae'nin bakıcısına ödevimiz olduğunu söyleyip odasına çekildik. hayatımda ilk defa ödev denilen lanetin bir işe yaradığını görüyorum. tuhaf.
gitmem gerektiğini biliyordum fakat yine de biraz kalmazsam içim rahat etmeyecekti. ayrıca, detay öğrenmeliydim. detay.

"jae. iyi misin?"

"o annemin yerine asla geçemez, chim."

"lanet olası biliyorum.. biliyorum."

konuşurken dudakları titriyordu. seni gerçekten öldüreceğim minji.
"sarılmak, iyi gelir mi?" nazik davrandığımı umuyordum.

"ah." yatağa, yanıma oturdu ve sarıldı bana. sarılmayı istedi.
"teşekkür ederim."

hafifçe gülümsedim. hafifçe. hafifçe tuttum onu. incitmemeliydim.
"boynuma dokundu c-chim."

"boynuna mı?" onu kendimden uzaklaştırıp boynuna baktım. herhangi bir kızarıklık ya da iz yoktu.
daha dikkatli baktım. "acıyan bir yer var mı?"

"hayır. hayır, hemen kaçtım zaten. bir şey yapamadı."

"iyi yapmışsın."

"sen iyi ki varsın chim."
ah, jae. ben olmasaydım tüm bunlar başına gelmeyecekti. ama sana iyi gelebilmek, şu an işime acayip yarıyor.

"boynun için bir şey yapmak ister misin? belki biraz ıslatsak sana daha iyi gelir?"

"chim." gözleri dolu dolu bakıyordu. "boynumu öper misin?"

saçmalıyorsun, demeliydim. saçmalıyorsun salak jae. kes sesini aptal. ne boynu ne öpmesi. sen kimsin. ben kimim?
kaldım öylece. lanet telefon çalmalıydı, lanet bir bildirim gelmeliydi.
"ben- ben bir lavaboya gideyim, olur mu?"

"özür dilerim-"

"sadece. lavaboya gideceğim, tamam mı? sorun yok. çişim? çişim geldi."

hayır lanet olası chim. sorun var. hem de büyük bir sorun.
jae'nin odasındaki banyoya girdim. yüzüme biraz su çarptım hızlıca. insanı bile bile uçuruma çekmek, şerefsizlik, pislik değil miydi? bana bağlanıyordu. bağlanmak kötüydü.
biraz daha su çarptım. klişe olabilir ama benden uzak durması en iyisi. uzak. uzak. su çarptım. onu korumalıyım. korumak, kötü şeylerden. kötü şeyler, benim. minji'yi öldürmeliyim. su çarptım. minji ölmeli. minji ölmeli. ölmeli minji.
kapıyı çekip çıktım. yanına gittim.
"gitmeliyim."

ayağa kalktı. "peki. özür dilerim ben."

yap işte chim. yap şunu. ona iyi gelecek. "jae." boynuna düşen birkaç tutam saçını kenara çektim ve usulca dudaklarımı değdirdim.
alev alevdi. umarım, umarım canını yakmıyorumdur.

geri çekildim ve gözlerine baktım. ta içine. "kendine dikkat et."
bunu söylediğim ilk kişiydi. kendisine dikkat etmesini istediğim ilk kişiydi.

mr. fish (fuck it shit happens) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin