#48 final~

77 14 64
                                    


hadi chim. yap şunu. yapabilirsin. başka çaren yok. seni aptal! sana inanmıyor bile. boktan hayatını daha berbat hâle getirmesine izin verme. çekmeceden keskin bir bıçak alıp arkama, tişörtümün altına sakladım ve jae'nin yanına döndüm.

"evet, neymiş o?" hiç istemedim jae.
bıçağı çıkarıp ona doğru tuttum. "o-odaya geç." titriyordu her yerim. yüzüme sıcak bir şeyler akıyordu.
"chim.. ne yaptığını sanıyorsun sen? beni de mi öldüreceksin? hem, sarhoşsun. kahrolasıca."

yavaş yavaş odaya geçtik. "dinle beni chim. gidip cezanı çekersin ve daha iyi biri olursun. destek olurum sana, söz veriyorum."

"ne-ne saçmalıyorsun sen!? ben yapmadım diyorum sana geri zekalı!"

bir anda üzerime atladı, bıçakla birlikte yere düştüm. yüzüme yumruk attı. "itiraf et artık aptal!"

sarsılmıştım. ama hemen toparladım. yakalarını tutup üzerine çıktım. "yapmadım diyorum sana! yapmadım! hei'yi ben öldürmedim! inan bana jae lütfen!"

elimdeki kan yanağına bulaşmıştı. "üzgünüm... çok üzgünüm ama inan bana jae, tek istediğim seninle tatlı ve basit anılarımızın olmasıydı. lanet olası bir katil olabilirim ama bu seni sevmeme engel değil. tamam, çekilmez biriyim. tamam, çoğu zaman katlanılmaz biriyim ama kendin söyledin; seviyorsun. seviyorsun, değil mi? belki sonsuza dek inanmayacaksın ama yapmadım jae. sana yemin ederim. hei'yi ben zehirlemedim."

"beni öldürürsen olan sana olacak chim. nasıl devam edeceksin hayatına bunca olayla?"

"benim hayatım hep böyleydi jae. bundan ibaretti. ama bilmeni isterim ki, kendimi öldüremediğim ve beni öldürmeyeceğini de bildiğim için seni öldürüyorum."

"iyi düşünmüşsün." yüzünde tek kas oynamıyordu. renk vermiyordu.
bıçağı göğsüne doğru tuttum. buğulanan gözlerim yüzünden net göremiyordum. anılarımızı düşündüm.
'çünkü bu lanet olası sınıfta ilgimi çeken bir tek sen varsın.'

'eğer yardıma ihtiyacın olursa, tıpkı benim yaptığım gibi benden yardım isteyeceksin, anlaştık mı?'

'hiç arkadaşın olmadı mı senin chim?'

'şey gibisin chim. ımm, çözülmesi gereken zor bir bulmaca gibi. tıpkı tıpkı bir labirent gibi. gizemlisin. fazlasıyla.'

'senin yerine başkası olsaydı yüz kere sövüp uzaklaşmıştım senden.'

bıçağı kenara fırlattım. 'çünkü ilgi çekicisin, çünkü farklısın.' sesli devam ettim. "'tüm o insanların aksine içinde sıcaklık var.' o sıcaklık sensin jae. o sıcaklık sana ait. fark etmem ve alışmam çok uzun sürdü, üzgünüm. ama bu başıma ilk defa geldi, ben hiç böyle hissetmemiştim. hiç sıcak hissetmemiştim jae. yardım et bana lütfen.. sıcaklığımı bulayım, sevdiğin chim olayım."

kendimi ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordum, onu asla öldüremeyeceğimi biliyordum. elimle yanağındaki kan lekelerini silmeye çalıştım." çok az kaldı dostum. bu lanet olası yerden kurtulacağız." haziranı geçmiştik bile. güzel bir umuttu. "tek istediğim seninle güzel günler geçirmek. iyileşmek istiyorum, bana iyi geliyorsun. bunu yapabileceğimi biliyorsun, lütfen kabul et. lütfen inan bana."

yanağımı yanağına yasladım. ağlamak rahatlatıyordu. gözyaşlarımızın birbirine karıştığını fark ettim o an. sıcacıktı. sonsuza kadar yanında kalmayı, sıcaklığını kendime bulaştırmayı diledim.
"üzgünüm, seni seviyorum." bana sarılan kollarını hissettim. beni kendinden uzaklaştırdı ve yerden kalktı. "buna devam etmene izin vermeyeceğim, üzgünüm."
hissettim, sıcaktı. hayır, bu sefer o değildi sıcaklığın sahibi. "jae..."
yere yayılan kanı izledim bir süre. o ise, başımın ağırlaştığını ve yere düşüşümü izliyordu. "b-ben yapmadım j-jae."
hissetmiyordum artık hiçbir şeyi. acı, sonsuzluğa ulaşmıştı. acı, beni uyuşturmuştu. burnuma kondurulan öpücüğü, yanağıma değen elin sıcaklığını hissettim. "biliyorum dostum."

son

mr. fish (fuck it shit happens) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin