#10

66 13 35
                                    

april, 30

"yeni gelen öğrenciyi duydunuz mu? evet, evet o. geldiği okulda hırsızlık yapmış. bu yüzden atılmış ama babası torpille işi kapatıp onu buraya aldırmayı başarmış! ne kadar korkunç! pislik hırsız!"

yalan söylemeyeceğim defter, ilgimi çekti. yalnızca bir dakikalığına bile olsa.

"yine mi sen? kovduğumu sanıyordum seni."

"yanılmışsın öyleyse. ya da körsün. diğer her yer dolu."

"bu beni hiç ilgilendirmiyor."

çantamı kenara koyup oturdum. onunla kavga etmeyi hiç kaldıramayacaktım. zaten ilk ders lanet olası minji'nindi.

"evet çocuklar, günaydın! bugün size her hafta perşembe günleri yaptığımız gibi matematik dersinden farklı olarak bir hayvanı tanıtacağım. veee bugün şanslı hayvanımız, bir sincap!"

yanındaki kutudan bir sincap çıkardı. şaka gibi. üşenmeden taşımış. tanrının aptalı.

"ne yapacak o sincapla?"
cevap vermedim. zaten canlı canlı izleyecekti.
jae şaşkın şaşkın izlerken minji bir bıçak çıkardı.
"size bir sincabın organlarını tanıtacağım, hem de tek tek. şanslısınız çocuklar, bunu gerçekten yapacağım!"

"hayır-şaka mı?" koluma temas edince irkildim ve kenara kaydım.
"alışırsın, merak etme."

"ne? delirdin mi sen? ne dediğinin farkında mısın?"

evet sevgili jae, okula ilk geldiğimde ben de aynı tepkiyi vermiştim. fakat bu lanet olası hayat insanları bir şeylere alıştırıyor demek ki. yetemedim. çığlıklarım yetersiz kaldı. buna bir dur demek lazım diye boşuna demiyorum.

minji sincabı masaya bastırdığında, jaemin yerinden fırladı.
"hayır! kahretsin hayır, böyle bir şey yapmayacaksınız! siz-siz kim olduğunuzu zannediyorsunuz? kimsiniz siz? nasıl bir oyunun içindeyim ben!?" sınıfa döndü. "peki ya siz, kahrolasıcalar, bunu izlemeye nasıl katlanırsınız!?"

ellerini yüzüne kapatıp sayıklamaya başladı. bir şey yapamayacağını anlayınca da koşarak çıktı sınıftan. temiz çocuk.
nereye gittiğini tahmin etmek zor olmadı.
müdürün kapısında yaklaşık 3 dakika kadar bekledim.
"nasıl! lanet olsun ya-"
beni görünce duraksadı. "ne burası, bir çeşit mezbaha falan mı?"
"bilmem, sorgulamayı bırakalı uzunca bir zaman oldu galiba."
ellerimi cebime koyup yürümeye başladım.
"tanrım... sen de duygusuzun tekisin, değil mi?"

"büyük ihtimalle."  değildim. olsaydım, tam 53 hayvanı tek tek saymazdım herhalde.

"polise gideceğim."

"senden önce denendi zeki çocuk."

"hiç mi-hiç mi yolu yok bunu durdurmanın?"

"hiç yok jae."

şimdilik.

mr. fish (fuck it shit happens) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin