may, 20 wednesday
kâbus gibi bir gün. kâbus gibi.
okula gittim, görünürde her şey aynı. sıramda yatarak dersin bitmesini bekliyorum. jae ara sıra dersi dinliyor gibi gözüküyor, ara sıra ne yapıyor hiç bilmiyorum.
teneffüste nefes almak için çatıya çıktım, kimsenin olmadığı bir yerden daha fazla iyi gelemezdi bir yer bana.
jae peşimden geldi. içimde bir yer hâlâ benden uzak durması gerektiğini söylüyor. korkarım ona katılıyorum."iyi gözükmüyorsun?"
"iyiyim."
"hm, sevindim."
"sen nasılsın?"
"okul minjisiz daha iyi sanki."
"katılıyorum. en azından okulda dönen b.klarla pek karşılaşmıyoruz."
"yine de bu, onların olmadığı anlamına gelmiyor."
"maalesef öyle."
"bir şeyler yapabiliriz, biliyorsun değil mi?"
"ne gibi?"
"bilmiyorum. tam bilmiyorum ama işlerini baltalayabiliriz, taş koyabiliriz."
"hayır. hayır lanet olası öyle bir şey yapmayacağız tamam mı. yerinde duracaksın. ikimiz de duracağız, bir yıldan daha az kalmışken başımızı belaya sokmayacağız."
"haklısın da chim, bir de şunu düşün. eğer başarabilirsek- ki ben başaramayacağımızı asla düşünmüyorum- bizden sonraki bir sürü insanın hayatını kurtaracağız."
"aklında bir şey var mı? bunun o kadar kolay olacağını sanmıyorum."
"tüm malları patlatabiliriz?"
düşündüm. "ne zaman yapıyoruz?"
gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mr. fish (fuck it shit happens)
Mystery / Thrilleri can pretend i never wondered if you'll need me like i've needed you yeah, i know i'm so selfish.