may, 6 wednesday
sabahın köründe lanet sırada oturuyorum. bu sıkıcı sabahlardan bıktım. az sonra jae gelip yanıma oturdu.
"günaydın demek yok mu?"
bana karşı ne hissettiğini öğrenmek istiyordum.
"sana günaydın falan demeyeceğim.""çok acıdı mı?"
"kalbim mi? evet, fazlasıyla."
"kalbine değil, burnuna vurdum jae."
"ben sen değilim ama. ayrıca burnum falan acımadı. aşırı güçsüzsün."
güldüm. "şakacısın."
"şaka değildi. gücün yok. vuruyorsun ama boş vuruyorsun."
"bunu daha sonra kesinlikle konuşmalıyız." ciddileştim. "tamam bak, tüm bu işleri hallettikten sonra oturup güzelce konuşuruz, olur mu?"
"bunu neden yapacakmışız?"
"çünkü istiyorum."
"sen mi?" gözlerime baktı. inanmak için sanırım.
"evet, ben. ama tüm bu işlerden uzak duracaksın."
"peki ya min-"
"ben halledeceğim. hepsini. tamam mı? yeterince battım sanıyorum."
"eğer yardıma ihtiyacın olursa, tıpkı benim yaptığım gibi benden yardım isteyeceksin. anlaştık mı?"
düşündüm. "anlaştık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mr. fish (fuck it shit happens)
Mystery / Thrilleri can pretend i never wondered if you'll need me like i've needed you yeah, i know i'm so selfish.