"chim, chim saat geç oluyor uyan lütfen."
kaç saattir uyuyordum ki?
"ne-ne saat kaç?" oha. uyumuştum. uyumak?
telefonun ekranını havaya kaldırdı. 16.32
okul bitmişti."jae... çok üzgünüm ben." birlikte kalkıp yürümeye başladık.
"hayır, hayır sorun değil. sen iyi misin?"
"evet." gülümsedim. "sayende çok iyi uyudum."
"gerçekten mi?"
"evet jae." ellerimi havaya kaldırıp açtım. "gerçekten. güzel hissediyorumm. dile benden ne dilersen."
"hmm tatlı bir meyve suyuna hayır demem sanırım."
güldüm yine. "ahh, sen ve şu meyve suyu aşkın." hoşuma gitmişti. evet evet, gerçekten.
yanından geçtiğimiz bir marketten iki paket meyve suyu aldım. birini ona uzattım.
"teşekkür ederim."
eve doğru yürümeye başladık. "sürekli didişen ama yine de birlikte takılan tuhaf tipler gibi değil miyiz sence de chim?"dikkat çekici bir tanımlamaydı. "yüksek ihtimalle."
"senin yerine başkası olsaydı yüz kere sövüp uzaklaşmıştım senden."
güldüm. "neden uzaklaşmıyorsun benden?"
"çünkü ilgi çekicisin, çünkü farklısın. tüm o insanların aksine içinde sıcaklık var."
"benim mi?"
"komik geldiğini biliyorum ama bence öyle. geldiğim ilk günden beri öyle."
"hmm,mükemmelim demek.."
"ya,chim!"
birlikte koşuşturmaya başladık sokaklarda. espriler yaptık, güldük.
şimdiyse, evdeyim defter. jae de evinde.
onunla hayatıma bir renk geldi sanki. hâlâ ona nasıl yaklaşacağım konusunda sıkıntılar yaşıyorum fakat hissettiğim güzelliğe değiyor. jae, her şeye değer sanırım.birkaç gün sonra minji için başlattığım oyuna devam etmem veya oyunu başlatmam gerekecek. uh, can sıkıcı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mr. fish (fuck it shit happens)
Mystery / Thrilleri can pretend i never wondered if you'll need me like i've needed you yeah, i know i'm so selfish.