#37

37 12 13
                                    


hayır, hayır lanet olası. bir açıklaması falan olamazdı. okumamalıydı. acaba ne kadarını okudu? yarısını? hepsini? onunla ilgili şeyleri? minji'yi? vahşi olduğumu? insan öldürdüğümü? ihbar edilmem gerektiğini? iğrenç biri olduğumu? ahh.. neler düşünüyorsun jae.

az sonra geldi. defter elinde değildi. "chim.. bu şey ne kadar zor haberin var mı!"

"ne-ne oldu jae? iyi misin sen?"

"kapa çeneni. çok umurunda sanki." haklıydı. işin tuhaf tarafı, onu ilk defa böyle görüyordum.

"çok istedim tamam mı, kahretsin nasıl yapabildin chim. e-elin nasıl gitti, beynin nasıl izin verdi buna!? nasıl-nasıl katil olabildin chim!"

ağlıyordu. resmen benim yerime ağlıyordu. "jae ben senin gibi değilim-"

"kapa çeneni! lanet olası çeneni. sen kimsin chim, katil misin? o lanet olası pisliklerden ne farkın var öyleyse! söylesene!"

"ne düşündüğün pek umurumda değil, üzgünüm tamam mı."

"üzgün müsün? üzgün müsün, şaka mısın sen? tek umurunda olan şu an seni ele vermemem değil mi chim? tanıyabilmiş miyim seni? ahh, lanet olsun. nasıl öldürebildin onu-aklım.. aklım almıyor."

"defterim nerede?"

"hâlâ kahrolası defter diyorsun! gidiyorum ben."

"dur,nereye?"

"düşüneceğim. düşünmeye gidiyorum!"

"jae dur." onu durdurup önüne geçtim. "defterimi ver bana."

"çekil önümden chimminie. seni incitmek istemiyorum."

"jae ver onu bana dedim." çantasını sırtından çekip aldım.

"bırak şunu!"
üzerime atıldı, yere düştük. boğazıma sarıldı. ılık nefesi yüzüme çarpıyordu.
delirmiş gibiydi, ne yapacağını bilmiyor gibiydi.
"kendine gel artık seni adi! sen bu değilsin, olamazsın!" ağlıyordu. "lanet olsun, olamazsın."

karşı koymadım. vurup duruyordu ama hissetmiyordum. yüzünü göğsüme kapatıp hıçkırmaya başladı.
"olamaz, olamaz anlıyor musun? güvendim, güvenebileceğim tek kişi olduğunu sandım-sen bir katilsin. katilmişsin.. kaldıramıyorum ben bunu! kaldıramıyorum. bir insanın hayatına son vermiş olabileceğini kaldıramıyorum!"

daha çok ağladı. hiçbir şey yapmadım, sadece bekledim. biraz sonra burnunu çeke çeke kalktı üstümden.
"jae biraz sakinleşip konuşamaz mıyız? rica ediyorum."

defteri çantasından çıkarıp bana uzattı. "al şunu."

ve gitti. öylece gitti. hayatımın ilk güzelliklerini yaşatan insan, şimdi de bana yıkılmayı yaşatıyordu. dev bir bina gibi yıkıldığımı hissettim, paramparça olduğumu.

mr. fish (fuck it shit happens) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin