14. Bölüm|Melek

3K 114 45
                                    

"Hüzün duyabilen her ruh,
İyiliğe muktedirdir."
- Harriet Beecher Stowe

Alexander'ın belinden aşağı indiğimde olacağım yerin kırmızı oda olacağını düşünüyordum. Etrafta gözlerimi korkuyla gezdirince gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Kırmızı oda değildi ki burası?

Alexander odada beni tek bıraktığında, tek kalmamı fırsat bilip odayı incelemeye başladım. Odayı boydan boya cam bir duvar kaplıyordu. Her şey gri, lacivert temasıyla döşenmişti. İçeride üç kapı daha vardı.

Merakla kapıya doğru yöneliyordum ki arkamdan gelen sesle vazgeçip eski halime döndüm.

"Bu kadar meraklı olmak seni yormuyor mu?"

Tek kaşımı kaldırıp ona döndüm. "Bu kadar kötü olmak seni yormuyor mu?"

Karşımda sırıtırken yaralı elini havaya kaldırdı. "Bunu yaptığını görmesem masum melek rollerine inanacağım Hera."

Sıkıntıyla nefes verirken suratına baktım. Gerçekten bu adam sinir sistemimi bozuyordu. "Buraya niye geldik?"

Sorumu görmezden gelip banyo olduğunu düşündüğüm yere girdi. Ardından gidip gitmemekte anlık bir tereddüt etsem de kapıya doğru yöneldim.

Vücudumu kapıya yaslayıp onu izlemeye başladım. Dolaptan çıkardığı batikonu eline sürerken bir yandan da karşısındaki aynadan bana göz atıyordu.

"Odadaki diğer kapılar nereye çıkıyor?"

Dümdüz bir ses tonuyla "Seni ilgilendirmeyen bir yere."

İstediğim cevabı alamayacaktım anlaşılan, o zaman ben öğrenirdim. Yaslandığım yerden doğrulup banyodan çıktım. Diğer kapılara doğru hızla yönelirken Alexander hiçbir engelleme girişiminde bulunmamıştı.

Kapı kulpuna elimi götürdüğümde bir süre durdum, kalbim heyecanla çarparken beni bekleyecek şeyin en kötü ne olabileceğini düşünüyordum.

Hafifçe elimi indirdiğimde hayal kırıklığıyla yüzümü buruşturdum.

Neden kilitliydi ya bu?

Alexander banyodan çıkarken bana kısa bir bakış attı. "İstediğini alamamış gözüküyorsun."

Cevap vermeyip yatağa doğru ilerledim. Ucuna oturduğumda cam duvara doğru döndüm. Bulutları izlerken kaç dakika geçti bilmiyorum Alexander elinde takım elbiseleriyle döndü. Şaşkın şaşkın bakarken o ciddi ciddi hangisini giysem diye bakıyordu.

Sonunda elindeki yelekli siyah takıma karar verdiğinde yatağa fırlattı. Aval aval suratına bakarken ne yaptığını çözmeye çalışıyordum.

"Ne yapıyorsun?"

Kısa bir anlığına gözlerimiz kesişse de bana bir cevap vermedi. Üstündeki gömleğin düğmelerini açarken gözlerim giderek daha da açılıyordu ama ben yerimden dahi kıpırdayamıyordum.

Gömleğini yanıma fırlattığında yaralı eline baktım. Düzgün bir biçimde sarmıştı ama hala vicdanım hiç rahat değildi. Alexander'ın söylediği doğruydu. Gittikçe ona benziyordum.

Önce kırıp sonra tamir etmeye çalışmak.

Düşüncelerimle boğuşurken Alexander kemerini çıkarmıştı. Gözlerimi vücudunda gezdirirken göğsündeki birkaç küçük iz dikkatimi çekti. Onları incelemek istiyordum ama iş tehlikeli yerlere doğru gidiyordu. Alexander'ı çıplak görmek isteyeceğim son şeydi.

Tamam belki son şey değildi ama istemiyordum.

Pantolon düğmesine eli gittiğinde yataktan kalktım. Odadan çıkmaya hazırlanırken Alexander dümdüz sesiyle konuştu.

ARES/kaldırılacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin