24. Bölüm|Çift

1.6K 119 40
                                    

"Çizdiğim her resim, kendi
hayatıma sorduğum bir soruydu."
-Leonardo Da Vinci

Emniyet kemerimi taktığımda yanımdaki adama kısa bir bakış baktım. Kafasına bir şeyin düşme olasılığı, beni kendi isteğiyle dışarıya çıkarma olasılığından daha yüksekti. Aşkımı bu kadar çabuk kabullenmediğini bilsem de yine de bu tavırları beni şaşkınlığa sürüklüyordu.

Aklımdaki düşünceleri silip, anın keyfini çıkarmaya karar verdim. Sonuçta Alexander, başka ne zaman İtalya'yı gezdirecekti?

"Kemerini tak."

"N..ne?"

Beynim algılayana kadar artık çok geçti. Yaklaşan bedenle vücudum kasılırken koltuğa yapıştım. Oturduğum yerle, bir bütün olmuşum gibi hissediyordum. Nefesi boynumu yalayıp geçerken gözlerimi kapattım. Takılan kemer sesiyle derin bir nefes alsam da, hala yerine geçmeyen Alexander'a baktım.

"Yüzümde bir şey mi var?"

"Ne gibi?"

Yerine geçtiğinde arabayı çalıştırdı. Gözlerimi devirip, bakışlarımı yola çevirdim. Bu adama cidden bir şey olmuştu, hemde imalarımı anlamayacak kadar.

Yol boyu kimse konuşmadı. Ben hayallerini kurduğum ülkeyi izledim, o da yolla ilgilendi. Her ne kadar heyecanıma ortak birisini arasam da bugün yeterince ileri gittiğimi düşünüyordum.

Gitmiş miydim ki?

Gülerek döndüğümde Alexander'a baktım.

"Eeee beni nereye götürüyorsunuz kaptan?"

Garip bir bakış atarken kahkaha attım. Ağzımdan böyle kelimeler duymaya alışık olmadığı gayet belliydi. İki ay önce Alexander'a kaptan diyeceğim aklımın ucuna dahi gelmezdi.

"Böyle kelimeler kullanmaya devam edersen, arabayı uçuruma sürmem daha mantıklı gibi."

HA HA HA ÇOK KOMİK!

Ani frenle camdan fırlayacağımı sansam da, kafamı tutan eli farketmemle derin bir oh çektim.

"Ya deli misin sen? Ne biçim araba kullanıyorsun!"

Ters bir bakış attığında bana döndü.

"Kızım sen kör müsün? Öndeki fren yaptı, onun hatası."

Kafamı alayla sallarken "Hep öyle dersiniz zaten." Diye mırıldandım.

Alev saçan gözleri beni bulurken beynim sus alarmlarını çoktan vermeye başlamıştı.

Sussam iyi olacaktı.

Dakikalar sonra Alexander arabayı park etti. Sevinçle arabadan inerken dikkatimi çeken şeyle etrafı kolaçan ettim. Hiç koruma gözükmüyordu. Alexander başka bir ülkede bu kadar rahat gezebiliyor muydu? Belki de buradaki insanlar onu tanımadıkları için rahattı.

Güneş gözlüğünü takarken yanıma doğru geldi. Bu hareketi bile etraftaki kadınların ilgisini çekmeye yetmişti.

Elini bana doğru uzatırken suratına baktım. Hala bir adım atmadığımı gördüğünde elimi tuttu. Elim kocaman eli arasında kaybolurken birlikte yürümeye başladık.

Dışardan gelen geçenler bize bakıp geçiyordu, daha doğrusu yanımdaki adama bakıyorlardı. Kadınların gözleri ellerimize kayıyor sonra beni beğenmemiş bir ifadeyle süzüyorlardı. Biz buna kıskançlık diyorduk.

İçimden gülerken Alexander'a bir bakış attım. Bu adamın içini bilseler, böyle bakabilecekler miydi acaba?

Hiç sanmıyorum.

ARES/kaldırılacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin