19. Bölüm|Siyah

1.8K 128 61
                                    

"Uçurtmayı yükselten rüzgar değildir.
Rüzgara karşı verdiği mücadeledir."
-Aamir Khan

Sorduğum sorunun üzerinden iki gün geçmişti. Alexander ateş püskürtecek bir sinirle beni odadan kovmuştu.

Evet, odadan kovmuştu.

Bu tavrı merakımı daha da arttırmıştı. Alexander'ın sinirini bozacak kadar büyük bir olay olmalıydı.

Yemeklerde tek kelime dahi etmiyordu. Konuşma çabalarım hiçbir işe yaramıyordu ve ben gerçekten korkmaya başlıyordum.

Her ne kadar olduğum durumdan memnun olmasam da, bu eve ilk geldiğim zaman ki yaşadıklarımın yanında gayet rahattım. Boynuma takılan bir tasma ya da kırbaç yoktu.

Bunlara şükredeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi.

Uzandığım yerde doğruldum. Hava aydınlanıyordu. Saatlerce uyuyamamıştım ve kendimi hasta hissediyordum.

Bir mental sağlığımın olduğundan bile şüpheliydim.

Cehennemime ne zaman döneceğimi bile bilmiyordum. Bu evde neden kaldığımızı? Neden Alexander'ın içinden hala bir canavar çıkmadığını?

Sorularım asla bitmediği gibi sürekli yenileri ekleniyordu. Bu durum beni daha çok yoruyordu.

Artık soruların olmadığı bir hayat yaşamak istiyordum.

Odadan çıktığımda aşağıya indim. Zihnimdeki düşünceleri boşaltmak istiyordum. En azından eski hayatımı hatırlatacak bir şeyler yapmak iyi gelebilirdi. 

Girdiğim geniş taş mutfağı taradım. Anlaşılan herkes uyuyor olmalıydı. Bu saatte uyanık olmamaları beni şaşırtmış olsa da fazla üstelemedim. Ne de olsa şu an uyuyor olmaları işime geliyordu.

Buzdolabından çıkardığım malzemeleri tezgahın üzerine bıraktım. Annemin her pazar yaptığı, peynirli omleti yapmaya koyulurken bir yandan da dolaptan zor da olsa bulduğum çayı demliyordum. 

Kahvaltılık malzemeleri de hallettikten sonra pişen omleti tabaklara servis ettim. Hazırladığım masaya kısa bir bakış atıp merdivenlere doğru yöneldim.

Hava yeterince aydınlanmasına rağmen Alexander hala uyanmamıştı.

Odasının kapısının önüne geldiğimde kulağımı kapıya dayadım. Hiçbir ses duymayınca tereddüt etsem de kapıyı yavaşça araladım. 

Kapıyı açtığım an, ayakta duran Alexander'la göz göze geldim. Uyanık olmasına şaşırırken gözlerim yatağın üzerini kaplayan dosyalara kaydı. Ne olduğunu anlamaya çalışsam da çok uzaktı. 

"Odama bu kadar rahat girdiğine göre anlaşılan seni fazla rahat bırakmışım."

Dikkatimi Alexander'a verirken bir adım geriledim. 

"Ben kahvaltı hazırlamıştım. Ses gelmeyince uyuyorsun sandım."

Heybetli vücuduyla bana dönerken kollarını iki yana sinirle açtı. 

"SENDEN KAHVALTI İSTEYEN Mİ OLDU!"

Bağırışıyla dolan gözlerimi kapattım. Kollarımı vücuduma dolarken arkamı döndüm. Her ne kadar mantığım arkamı dönüp gitmemi söylese de; kalbim buna karşı çıkıyordu.

Dikkatini dosyalara veren Alexander'a döndüm.

"BENİMLE DÜZGÜN KONUŞACAKSIN!"

Bağırışımla elindeki dosyaları yatağa fırlattı. Beni parçalara ayırmasını beklerken attığı kahkahayla şaşkın bir şekilde kalakaldım.

ARES/kaldırılacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin