20. Bölüm|Piyon

1.7K 117 91
                                    

"Bu iki parçaya ayrılmayı en
azından denemek zorundaydım,
Çevremi saran o korkunç
hiçliğin altında ezilmemek için."
-Stefan Zweig

Aynı şekilde ölmeyecektik.

Ben ne olursa olsun kendimi sevmeye hep devam edecektim. İşte Alexander ve benim aramdaki fark buydu. Ne kadar nefret de etsem üzüldüğüm tek konu buydu. Hiç sevilmemişti, dahası hiç sevilmeyecekti. 

Sevilmenin nasıl bir şey olduğunu bile bildiğini sanmıyordum. Onun dünyasında sadece cezalar ve ödüller vardı. Akıllı durup, itaat edersen sevgiye layık görülürdün. Hak etmediğinde ise canını yakmaktan asla çekinmezdi. 

Ama ben asla onun gibi değildim.

Ne zaman düşsem kendim kalktım. Ailemin bile yanımda olmadığı zamanlar, başarılarımla kendim gurur duydum. Başkasına hiçbir zaman ihtiyacım yoktu; ne beni pohpohlayacak bir arkadaşa ne de sahte bir ilişkiye. Kendimi geliştirdim, iyileştirdim. Beni ben yapan her şeyi sahiplenip, kabullendim. Herkes gibi bende yanlış yaptım. Ancak hiçbir zaman kendimi üzmedim. 

Bu hayatta tek kaldıktan sonra kendime değer vermeyi öğrendim. Herkesten çok kendi düşüncelerimi önemsedim. Adım adım hayallerimi gerçekleştirdim. Herkes başarısızlığımı iple çekti. Düşmemi dört gözle bekledi.

Düşmüş müydüm?

Belki.

Ancak tekrardan kalkacağımı bilmek diğer her şeyden daha önemliydi.

Bana bu çelmeyi takan kişi Alexander olsa bile.

Yılanlarla dolu odada, çarmıha gerilmişçesine çaresizce beklerken; İsa'yı şimdi daha iyi anlıyordum. Vicdansız insanlar gerçekten korkunç varlıklardı. Hele ki ölmeni bekleyen akbaba gibi karşında ölümünü bekleyen bir Azrail'in varsa.

Kapı pervazında ifadesiz yüzüyle, belgesel izliyormuşçasına olanları izliyordu.

Yarım saati geçtiğini tahmin ettiğim odada, yılanlar ölüm gibi etrafımı sararken benim tek yapabildiğim; derman kalmayan vücudumu yukarıya çekmeye çalışmaktı.

İlk ısırığımı kısa süre önce almıştım. Her ne kadar bacağımı acıdan hissetmesem de, yarım saate yakın dayanabilmemin bile takdire şayan olduğunu düşünüyordum.

"Güçlü kızım benim."

Duyduğum sesle kafamı kaldırdım.

"Oradan eğlenceli mi gözüküyor?"

Bir kez daha korkuyla kendimi yukarı çıkartırken bileklerim daha fazla acıdı. Gözlerim acı yüzünden yaşla dolarken daha fazla dayanamayacağımı biliyordum.

Bacağımda hissettiğim kaygan yüzeyle, korku dolu bakışlarımı aşağıya indirdim. Bacağıma dolanan siyah yılan, sakince vücudunu yukarıya çıkartırken bacağımı korkuyla salladım. Hareketim; düşmesinden ziyade daha sıkı sarılmasına neden olurken Alexander'a baktım.

"NOLUR BENİ ÇIKAR BURADAN LÜTFEN!"

İfadesiz yüzü vücudumu tararken içeriye girdi.

"ÇABUK AL ŞUNU ÜZERİMDEN LÜTFEN"

Ağlamam daha da şiddetlenirken gözlerimi kapattım. Vücudumdaki hissiyatı bile ölüm gibi bir his iken, görmek beni daha da korkutuyordu.

Eli tenime değdiğinde gözlerimi araladım. 

Elindeki siyah yılana hayranlıkla baktıktan sonra aşağıya bıraktı. 

Yaşla dolu gözlerimi yüzüne sabitledim. Belki azıcık da olsa vicdanı sızlardı.

ARES/kaldırılacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin