22-Who's Lena?

207 34 135
                                    

~Bu bölüm Parazes aşkıma hediye olsun. Doğum günün kutlu olsun bitanem, en değer verdiğim okuyucularımdan birisisin unutma.

(23.01.2022/1:49...İyi okumalar Ekmeklerim!<3)

İkili dudaklarını birleştirecekken kapıdan gelen sesle kalkmışlardı bir anda. Dışarıdan Bay Kim'in sesi duyuluyordu.

-Çocuklar burada mısınız?

-E-evet Bay Kim. Kapı açılmıyor.

Baekhyun cevap verdiğinde nefesleri halen düzene girmemişti. Az önce neler yaptığını yeni idrak ediyordu. Chanyeol ise arkasında izliyordu yalnızca.

Bir süre sonra Bay Kim ve birkaç görevli kapıyı büyük bir güçle ittirerek açtılar.
Baekhyun kapının açılmasıyla dışarı atmıştı kendini. Dış duvardan eliyle destek alıp ağırca soluklandı. Az kalsın affedip öpecekti onu!

Sahi, neden öpüyordu? Neden bir yanı onu affetmek için zorluyordu? İçindeki anlamsız duyguları tek başına yönetemeyeceğinin farkına vardığında, kararını verdi.

Lena'ya gidecekti.

ꨄ︎

Saatlerce çadırından çıkmayıp otobüsü bekledi. Son zamanlarda habersiz bir şekilde çıkıp gidiyordu eve zaten. Heechul denilen öğretmen onun kaçtığını görse bu sefer tüm ormanı temizletmeye falan karar verirdi!

Orman demişken, hiç de temizlenmeye ihtiyaç duymayacak bir cennetti burası. Gelir gelmez temiz ve ferah havası ciğerlerini doldurup rahatsız etmişti ilk başta. Şehrin tüm pis gazlarının karışmış havasından sonra ağır gelmişti, bu kadar temiz nefes alabilmek. Şimdi içine çektiğinde alıştığını farketti. Başını çadırdan çıkarıp ayaklandı. Arka dağlık taraf gayet huzurlu bir yere benziyordu. Kimsecikler de yoktu. Biraz yürümeye karar verdi.

Chanyeol aklından çıkmıyordu. Annesinin öldürülmesi onu çok etkilemişti. Üstelik babası bir suçluydu. Belki de Chanyeol'ün annesi ile hiç ilgilenmemişti. Belki de annesini o öldürmüştü. Bunu düşününce daha da kötü oldu. Kendi babası en azından o görmeden, kalbinde öldürmüştü biricik annesini. Baekhyun ne kadar inanmasa da... Bir gün iyi bir dedektif olduğunda, ilk işi annesini bulmak olacaktı. Başka çaresi yoktu çünkü, kimse yardımcı olmuyordu.

Ya da o gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını olabildiğince ertelemeye çalışıyordu.

Endişeli düşüncelerini verdiği nefesle dışarı gönderirken, Chanyeol'e geri döndü. Zor olmalıydı, annesinin ölümünü  görmek. Üstüne hiç baba sevgisi ve ilgisi tatmamak... Hayal edince bile yüzünü buruşturdu. Ona hayran olmalıydı sanırım. Gördüklerine rağmen nasıl ayakta kalabilmişti?

Düşündü, kaşlarını çattı. Tabiki de başka insanlara beslediği nefretle beslendi. Başkalarını üzmek ona enerji verdi. Gülümsemek değil, azarlamak, kızmak, hakaret etmek ona güç verdi. Ne hoş, kurban olarak da onu seçmişti.

Tüm enerjisini emmişti Chanyeol onun. Böyle güçlü duruşuna şaşmamalıydı. Yaşadıklarını önemsemek istemedi bir an, bencil olmak istedi.

Kalbi ağrıyordu çünkü, Tanrım!
Baekhyun, unutamazdı, unutmamalıydı. Yardım isteyen gözleri dolduğunda, karşısındaki taş kalpli çocuğu hatırladı. Bu kişi Chanyeol olsa da...Her şeyini kaybetmiş Chanyeol olsa da...Annesinin ölümünü görmüş Chanyeol...

Tekrar yumuşamaya başlıyordu ki otobüsün korna sesini duydu. Anlaşılan gitme vaktiydi. Ulu ormanın havasını son kez içine çekip eşyalarını toplamaya gitti.

Who's Harder? |Chanbaek| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin