- Beyazlara Bürünmüş -
İşte kulağıma çalınan bu sözler benim beynimi delen o kurşundu. O an başladı içimde birini kaybetme korkusu. Engelleyemedim... Beni sağır ediyordu duyduğum sözler. Elimden bir şey gelmiyordu, gidip hesap soramıyordum. Belki o gün sormadığım hesabı ileride hiç soramayacaktım ve bu en ağrıma gidenlerdendi.O gün her felaketin kapımı çaldığı gündü. Tanımadığım bir adam gelmiş ve zorla evime girmişti. Ben ise kaçarken ayağıma çok taşlar batmıştı. O ise o taşları izleye izleye beni arıyordu.
Beni bulduğunda elime vereceği iki seçim vardı. İkisi de ölüm fermanıydı sanki. Ama kim için? Ne için ölümdü?
Şimdi oturmuş kaç göz yaşı döktüm onu hesap ederken üzerimde beyaz bir elbise. Elimde karanfiller ve benim aklım hep o toz pembe günde. Küçücük ellerim bir beyaz elbise üzerinde gezinirken kefenimi okşuyormuşum haberim yoktu. Benim kulağımda ki düğün marşları kör etmiş benliğimi.
Alıp götürürler beni ses etmem mutluyum diye. Bilmem ki sarhoş olmuşum hiç haberim yokmuş. Beni verecekleri eller Azrail'in kanına susamış bir çift insan eli. Ellerini boğazıma geçirecek ve vermeyecek bile Azrail'e beni.
Birkaç ay önce yazılan ölüm fermanımdan önce yazılmıştır o sürgün günü. Minicik ellere kıyanlar vardı o günde birde o elleri kurtaranlar. Şimdi yine üzerimde beyaz elbise ama ne düğün marşları var ne de karanfiller...
Akan gözyaşlarımı silip kendimi toparlamaya çalıştım. Kendi hikayemi yazmaya başladığım bu sayfalarda bugün Mazhar'ın Trabzon'da o karanlık yerde söylediği ve bütün felaketlerin başladığı olayları yazacaktım. Ne vardı ki bunları yazarken aklıma aynı bugün ki gibi içimi kıpır kıpır eden bir sevincin dolduğu gün gelmişti.
Küçücük ellerim ama büsbüyük gözlerim vardı. Ve o gün bana kıymak isteyenler vardı. Aynı sevinç o günde sarmıştı içimi ve onu oradan çıkartıp almak isteyenler vardı.
Sanırım bunu anlatmak için erken çünkü daha ölüm fermanımın yazıldığı günü bitirmemiştim. Merak etmeyin o sürgün günü nasıl geçti öğreneceksiniz ama önce biraz zaman...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çınar Ağacı
ChickLitYağmur bastırdığında çıktığım yolda gördüm ben o büyük Çınar Ağacını. Kim bilirdi ki o gün o ağacı bir başka gözler görecek ve benim hayatıma dokunacaktı o gözlerin ateşi. Sevgisiyle, üzüntüsüyle, anılarımla, unuttuklarımla dokunacaktı ve küle dönme...