26.BÖLÜM

5 1 0
                                    

- İstila Edilen Duygular -

Koşar adımlar ile yurdun merdivenlerini çıktığım sırada düşmemek için ayrı bir çaba bile harcayamıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Koşar adımlar ile yurdun merdivenlerini çıktığım sırada düşmemek için ayrı bir çaba bile harcayamıyordum. Çünkü derse geç kalmak üzereydim ve bu sefer durum ciddiydi. Çok az bir vaktim kalmıştı ve ben götürmem gereken kitabı yanıma almayı unutmuştum. Bu yüzden yolun yarısında geri dönmek zorunda kaldım ve şimdi derse nasıl yetişeceğimi bilmiyordum. Çiçek ve Bade erkenden derse gittiği için beni dersime bırakabilecek bir araba da yoktu. Kitabı alsam bile derse yetişemeyecek gibi duruyordum.

Kendimi nefes nefese odaya attığımda oda arkadaşım Dicle aniden yerinden sıçramıştı. Çünkü odaya girişim normal bir giriş değildi ve korkmasına sebep olmuştum. "Kusura bakma Dicle. Kitabımı unuttum, alıp gitmem gerekiyor." Dicle şaşkın gözlerle beni izliyordu.

"Dersinin başlamasına çok az var nasıl yetişeceksin?" Kitabımı çalışma masasının üzerinden aldığım sırada, sorusunun cevabını bilmediğimi göstermek adına omuz silktim. Ona dönüp el salladığımda koşarak okula yetişip yetişemeyeceğimi düşünüyordum. Fakat Dicle eliyle beni aniden durdurdu. "Koşarak hayatta yetişemezsin. Ben seni hemen arabayla bırakırım."

Dicle de benim gibi hızlı hareketler ile üzerine montunu geçirip arabasının anahtarını aldı. Bu jesti afallamama sebep oldu. Çok fazla vakit geçirmemiştik fakat benim için böyle bir iyilik yapacak olması çok güzeldi. "Çok teşekkür ederim Dicle." Bana kısaca bir gülümseme sunduktan sonra beni de arkasına katarak odadan çıktı. Hızlıca merdivenleri indikten sonra otoparkta bulunan Dicle'nin arabasına bindik.

Dicle normalde arabayı hızlı kullanan bir şoför müydü, bilmiyordum. Fakat şuan gereğinden fazla hızlı kullandığını söyleyebilirdim. Fazla hızı sevmezdim fakat bu hız sırf ben okula yetişebileyim diyeydi. Bu yüzden ağzımı bıçak açmıyordu.

Yalnızca birkaç dakika sonra okulun önüne geldiğimizde dersliğe girmem için hala 2 dakikam olduğunu görmek beni tahmin ettiğimden de mutlu etti. Bu yüzden yüzümde aniden büyüyen gülümseme ile kollarımı Dicle'nin boynuna sardım. Dicle bu ani tepkiyi beklemediği için afalladı fakat hızla toparlanarak samimi bir şekilde sarılışıma karşılık verdi. "Sana nasıl teşekkür etsem azdır."

"Nasıl teşekkür edeceğini sonra düşünürüz. Sen şimdi derse yetiş." Dicle'ye son bir gülümseme armağan ettikten sonra kendimi hızla arabadan atmış ve okula girmiştim.

Profesör dersliğe girip kapıyı kapatacağı sırada yetişmiştim. Adam önce beni gözleriyle baştan aşağı süzdü sonra da içeri girmem için işaret verdi. Mahcup bir ifadeyle içeri girdiğimde kendimi rahatlamış hissediyordum. Çünkü bir dersi kaçırmak bile ipin ucunu kaçırmak demekti ve konuları çalışırken anlamak çok zorlaşıyordu. Bu yüzden Dicle'ye çok minnettardım.

Ders 2 saat sürdü ve bu profesörün erken bırakmış haliydi. Normalde daha çok uzatıyor ve her konuyu didikleye didikleye anlatmayı seviyordu. Edebiyat seviyorduk tabii ama bağımlısı da değildik sonuçta. Bu yüzden dersleri bu kadar uzatması genel olarak hepimizi sıkıyordu ve dersi dinlememiz iyice kopuklaşıyordu.

Çınar AğacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin