41.Bölüm:'İkizim'

34.3K 1.4K 1.6K
                                    

İyi okumalar dilerim.

41 kere maşallah diyerek bölüme başlayalım. Beni ve kaoslarımı özlemiş olmalısınız.

10.000 kelimelik bir bölüm oldu. (Nazar boncuğu koyun.)

Lütfen yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın.

Çok yorum+çok beğeni= Erken gelecek bir bölüm

41. Bölüm: İkizim

🔫🔫

Henüz iyileşmemiş yarayı tekrar kanatmak ne kadar doğruydu? İzi kalsın diye çabalamak ne büyük bir saçmalıktı. Sevginin karşılığı ihanet, yalan olmamalıydı.

Özür dileyince, kalbin kırıkları geçer miydi? Yeni bir kalp inşa edebilir miydi? İmkansızdı. Ölü bir insanı diriltmek kadar imkansızdı.

Aşk; Güçlü bir silah. Bir an da ortaya çıkar, kalbimizi de aklımızı da esir alır. Direnemezsin. Savaşamazsın. Boyun eğersin ve yavaş yavaş yok olursun. Ben bittim. Ben yok oldum.

Zamanla acı geçer derler. Yalan. Zamanın tek değiştirdiği takvim yapraklarıydı. Acı olduğu gibi kalıyordu. Kalacaktı da.

Sevda; Bir kelime, beş harf ve paramparça olmuş iki kalp.

🐺

Anlamıyorum. Yaşadıklarımı anlayamıyorum, beni sevmediğine inandırmasını anlayamıyorum. İnanmıştım. Beni sevmediğine gerçekten inanmıştım. Nasıl dayanabilmişti? Ben yapamazdım. Sevdiğim halde, sevmemiş gibi yapamazdım. Kalbimi kırmayı nasıl göze almıştı?

Beni sevmesini çok istemiştim. Beni sevdiğini öğrendim. Keşke beni sevmemiş olsaydı. Canım daha az acırdı.

Tek bir damla göz yaşı bile kalbimi fazlasıyla acıtmıştı. İlk defa onu çaresiz görmüştüm. Ve bu beni yıkmaya yetmişti.

Saçma. Çok saçma. Beni bu hâle getirmesine rağmen onu düşünmem, ona üzülmem çok saçma.

Hikayemizi yazan, kalem durdu.

Çünkü bitti...

"Kızım nerelisin, sen?" Camın yansımasından kendimi izlemeyi bırakıp yanımda oturan teyzeye döndüm. "Türkiye'liyim." dedim. "Onu biliyorum, canım. Memleket neresi?" dedi. Ben konuşmak istemiyorum ama. "Doğma büyüme, Ordu." dedim. "Aslen nerelisin?" dedi, bu defa. "Ne yapacaksın, teyze? Ordu dedim ya." dedim. "İzmir kızlarına çok benziyorsun. Merak ettim." dedi. Merak etmek iyi bir şey değil.

Başımı tekrar cama yasladım. "Şırnak'ta ne yapacaksın?" Allah'ım neden her şey üst üste gelir ki? "Kardeşimin yanına gideceğim." dedim. "Ne iş yapıyorsun, sen? Manken tipi var sende." dedi. Sinirden güldüm.

Allah'ım sabır. Çok sabır.

"Teyzeciğim yorgunum, konuşmadan yolumuzu bitirsek." dedim. "Niye yorgunsun? Yüzün de asık. Kim üzdü seni?" dedi. "Yorgun olduğum için öyle. Kimse üzmedi beni." dedim. "Yok yok, üzmüş biri seni. Ver bakayım elini, falına bakacağım." dedi. "İnanmıyorum ben fala." dedim.

"Havuç yer misin?" deyip görüş alanıma koca havuçu soktu. Yer olmamasına rağmen geri çekildim. "Teşekkür ederim. Yemeyeceğim." dedim. "Sevmez misin?" dedi. "Canım istemiyor." dedim. "Bir deri bir kemik kalmışsın. Yemek yemiyor musun, sen?" dedi. Belimdeki silahı çıkarıp kafama sıkabilir miyim? "Elma ve turp ta var. Sever misin onları?" Teyzeye ve elindeki çantaya baktım. "Manavı yanında mı taşıyorsun, teyze?" dedim. "Yol acıktırıyor. Ekmek arası salam, sosis var. İster misin?" Gözlerim şaşkınlıkla büyümüştü. Selana'nın sihirli sepetini kaçırmış olmalı, teyze. "Hiçbir şey yemeyeceğim, teşekkür ederim." dedim.

Dünya Ellerimde 'Vatan Uğruna' Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin