NURSUZ NUR

1.7K 86 7
                                    

3. Bölüm

"Kız kıza bir gün yaşasınnnnnn! Naraları atmamı falan mı bekliyorsunuz. Sabahın sekizinde diktiniz beni ayağa."

"Allah aşkına Zeynep'im ya bir kerede pozitif bas be aşkım. Hazırlanıp kahvaltıya gideceğiz işte."

"Hazırlanın Nur hazırlanın. Ben ne yapayım siz hazırlanırken 'hadi yapabilirsiniz' diye destek mi çıkayım. İşiniz bitince uyandırsaydınız ya."

Omzumdan tutup salladı beni. Belerttiği gözlerinden anlıyordum sabrının sonunda olduğunu ama benimki biteli de çok olmuştu.

"Sen nasıl hazırlanacaktın o zaman lanet karı! Kalk üstüne düzgün bir şeyler giy, saçını makyajını yap kalk kalk kalk!"

"Kahvaltı için? Makyaj? Ben?" diye inanamaz gözlerle baktım Nur'a. Sonra da kendimi üzerinde oturduğum yatağa devirdim.

"Kahvaltıdan sonra gezeceğiz, tatlı yemeye de gideriz akşam da yemeğe çıkacağız. Yani mecburen düzgünce hazırlanacaksın abimin arkadaşları da gelecekmiş."

Bıkkınca bir soluk verdim işte şimdi iyice vazgeçmiştim onlara katılmaktan. "Gelmiyorum ben."

Ablam sensörlü lamba gibi vazgeçtiğimi duyar duymaz "bok gelmiyorsun" diye bağırdı kendi odasından bize.

Dudaklarımı ısırıp içimden saya söve kalktım yataktan. Ne abamla inatlaşacak gücüm vardı ne de Nur'a laf yetiştirecek gücüm. Uykum vardı benim uykum!

Buradaki hiçbir şey bana olmayacağından hazırlanmak için eve döndüm çünkü yanımda eşofman getirmiştim. Kahvaltı için çok bile...

Ama akşam yemeği için hoş olmayabilirdi. Öz konusu eniştemse de düzgün bir yere gideceğimiz kesindi hem.

Ben hazırlanmaya başlamaz başlayınca da bitiremezdim. O yüzden eve girer girmez düzleştiriciyi prize taktım. Uyandığımda duş aldığım için saçlarım şu an kabarıktı bir miktar.

Dolabın karşısına geçip kendime buz rengi bir kot beyaz crop bir kazak ve iç çamaşırı hazırladım. Giyindikten sona ısısına bakmak için düzleştiriciye dokundum ve yanan elimle birden yerimde sıçradım. Aferin Einstein güzel hareket.

El mahkum aynanın karşısına geçip saçlarımı doğal dalgalar vererek hareketlendirdim. Ten makyajından sonra gözlerime sadece maskara sürüp dudaklarımı rujla canlandırmaya çalıştım. Fena değildi. Takı faslı biraz sürüyordu çünkü kulaklarıma uyumlu küpeler sıralamak zaman alıyordu. Üçer beşer tane deldirmek benim neyimeydi acaba? Yüzüklerle de ellerimi süsleyince bence hazırdım. Demiştim değil mi hazırlığım bitmez diye, demiştim...

Küçük siyah deri çantam ve üzerime geçirdiğim siyah paltodan sonra bot seçmeye gelmişti sıra. Postal? Ele. Topuklu bot? Üç kere ele. Bej rengi? Kirlenince kim uğraşacak. Hah! Siyah deri bileğimi saracak kadar dar, kalın tabanlı botum. Emektar botum. Canım botum. Sanki başka bir şey giyecekmiş gibi bir de seçmeye çalışmam yok mu? İlahi ben.

*

Aaa boynumdan aşağı akan bu kırmızı sıvıda ne? He kanmış ya. 5 saattir Nur'un aşk hayatını ve dedikodularını dinlerken kulaklarım kanamış, önemsiz. İçtiğim kaçıncı bardak çay olduğunu bilemediğim için bu kez Türk kahvesi rica ettim garsondan. O da kahvaltıya diye gelen üç kadının yatsıyı burada kılacak olmalarına şaşırmış gibi duruyordu. Haklı. Hissini paylaşıyorum emekçi kardeşim.

"Ya Asude abla ya ben bu lafları yiyecek kız mıyım, dedim yazma bir daha bana senin yerinde yeller esiyor. Harbiden elimi sallasam ellisi ya!"

Evet canım masaya oturduğumuzdan beri bunu on ikinci kez söylediğini varsayarsak elli çarpı on iki eder sana... Ohooo kız sen evde kalmazsın demedi deme!

USHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin