Bölüme geçmeden önce önceki bölümlerle ilgili kısa bir şeyler söylemek istiyorum.Geçenlerde yazdıklarıma bir açıp bakayım dedim demez olaydım. Neden bilmiyorum önceden paylaştığım tüm bölümlerin şaftı kaymıştı. Kelimeler yanlış, cümleler devrik. Sanki dandik bir şekilde Türkçeye çevrilmiş gibiydi. Sabır ve sükuneti hiç olmayan bir insan için bu görüntü cehennem gibiydi... Ne yazık ki anında bilgisayara yumruk atma moduna girdiğimden öyle böyle düzenleyebildim. Bir de işin kötüsü bölüm sonlarına eklediğim notları falan komple silmek durumunda kaldım. Oysa hem geleceklerine dair ipucu vermiş hem de kişilikleri hakkında hasbihal etmiştim... Hala pek çok hata vardır eminim ama şu an düzenleyecek motivasyona asla sahip değilim. O gün geldiğinde -sanmıyorum bjddj- umarım hikâye okunmuş ve hataları yüzünden eleştiriliyor falan olur 😊
Buyrunuz bölüm.
Akşam yediye doğru evdeydim. İş çıkışı sözümü tutamamış bir bahane uydurup Ushan'ın gelmesini engelleyerek eve kendim geçmiştim. Arayınca açmadığım için ruh halinin ne durumda olduğunu tam olarak bilemesem de mesajlarından kızdığını az çok anlamıştım.
Ona hak veriyordum ama kendime de hak veriyordum. İçinde bulunduğum akıl almaz duygu yoğunluğundan bir haberdi. Korkularımdan da bir haberdi. O gayet rahat benle flört edebiliyordu. Akışına bırakınca ben de fena değildim. Ama kendimle baş başa kalıp düşündüğüm her an kaygılarımın esiriydim. Çareyi de yine kaçmakta buluyordum. Kahrolası bir kısır döngüydü bu ve buna katlanacak adam daha anasının karnından doğmamıştı bence.
Ushan bilse ki daha bu sabah kahvaltıda o yanımda kotuyla deri ceketiyle masum masum dururken ben kafamda ona damatlık biçiyorum, tabanları yağlardı.
Biraz mübalağa seviyorum diye böyle abarttığımı kabul ediyorum ama hislerimin korktuğum kadar olduğunu sanmıyorum. Asıl sorun şu ki ben tam anlamıyla herhangi bir duyguya sahip olmaktan korkuyorum ve çareyi her yerden kaçıp kabuğuma sığınmakta buluyorum.
*
Uykumdan çalan telefonla uyanmak hayatta en nefret ettiğim ikinci uyanma şekli. Birincisi çalan kapı zili.
Yemek bile yemeden yorgunluktan koltukta uyuyakalmıştım ve bilen bilir bu uykular en tatlı uykulardır.
Orta sehpadaki telefona sünerek uzandım ve Gülcan mı ablam mı yoksa annem mi olduğunu görmek için ekrana baktım.
Babamdı.
Hayır, şimdi ne gerek vardı?
"Alo."
"Zeynep, kızım?"
"Efendim baba?" hem uykudan yeni uyandığımdan hem de babamla ilgili genel hissiyatımdan ötürü istesem de sıcak bir konuşma yürütemiyordum.
"İşe girmişsin, daha bu sabah annenden öğreniyorum. Hiç haber de vermiyorsun." Sesi sitemliydi. Her şeyi gibi sitemi de bana sahte geldi.
"Çok hızlı oldu baba fırsat bulamadım." Yalan.
"Annen de öyle söyledi. Yine de bir mesaj çekebilirdin." Klasikleşmiş bir yalandı bu artık. Babam da hep inanmış gibi yapardı. Cevap vermedim.
"Her neyse. Tebrik ederim Allah utandırmasın kızım. Çalıştığın yeri araştırdım köklü güzel bir şirket. Sıkı tutun işine."
"Öyle yapacağım baba."
"Hediyen kapında. Güle güle kullan."
Buna da şaşırmadım. Sevinmedim de. Hediyesini yollar bir daha da aylarca arayıp sormazdı. Bir diğer klasiğimiz de buydu.
"Ne zahmet ettin."
"Ne zahmeti babanım ben senin. Kapatmam lazım şimdi, dikkatli kullan."
Cevap vermeme kalmadan telefonu kapattı. Dikkatli kullan demesine şaşırmıştım çünkü en fazla takı yollamasını bekliyordum. Kolyeyi boynuna dikkatli tak kendini boğma sen o kadar beceriksizsin mi demek istiyordu acaba?
Meraklanınca daire kapısını açtım kapıda küçücük bir kutu gördüm. Seviyordu bu adam gizemli şeyleri. Kurye gelince zile basmıştı da ben mi duymamıştım acaba? Kutuyu alıp içeri geçtim ve yürürken bir yandan da kapağını açtım.
Anahtar.
Araba anahtarı.
Hayır baba ya. Hayır bunu yapmış olma.
Cama koştum ve apartmanın karşısına park edilmiş kaptuna kırmızı bir kurdele bağlı olan beyaz Audi A3'ü gördüm.
Şoktaydım. Bu kadarını hiç ama hiç beklemiyordum. Kazancı kötü bir adam değildi. Hatta işkolikti ve bize yönelik ihmalkarlığının asıl kaynağı buydu. Şimdi bizi ihmal ettiği zamanlarda kazandığı parasıyla bana oldukça pahalı bir araba mı almıştı yani? Buna bile öfkelenmiştim. Babamı affettiğim gün öldüğüm gün falan olacaktı anlaşılan. Yine de telefonu alıp yeni bir teşekkür mesajı attım. Reddedersem işler çok uzayacak ve o kaotik kavgalardan birinin içine düşecek hayırsız, kıymet bilmeyen evlat olacaktım. Yine. Bu yüzden bu kez onun istediği gibi olsun da ağzımın tadı kaçmasın istedim.
İşin en kötü yanıysa arabam varken Ushan 'la gidemezdim.
Kaçtığını sandığı şeyler elinden alınınca nasıl da mala benziyordu insan. İşte böyle.
Bana hediye yollayan babamın bugünlerdeki tek hediyemi elimden alışına yakacaktım bu gece.
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
USHAN
ChickLitZeynep dışardan baktığınızda duruşuna hayran kalacağınız, 24 yaşında, üniversite mezunu, psikolojik çalkantılarının farkında ve bu farkındalıkla ne yapacağını bilemeyen genç bir kızdır. Ushan ise 24 yaşında, üniversite mezunu, psikolojik çalkantıla...