Ushan'la bazı yakınlaşmalar yaşamamız ve başarısızlıkla sonuçlanışının üzerinden birkaç hafta geçmişti. Bu başarısızlık durumunu Ushan benim onda birim kadar takmazken ben için için kendimi yiyordum.
Ushan yine seviyor, öpüyor, kokluyor, ilgileniyor hatta elliyor mıncıklıyordu ama bir adım öteye gitmiyordu. İşte tam da bu noktada kafayı yiyordum.
Çünkü ileri gitsin istiyordum. Tamam bir kez bir hüsran yaşanmıştı ama tekrar yaşanacak diye bir şey yoktu. Üstelik Ushan benim hazır olmadığımı düşündüğü için duruyordu ama mevzu öyle değildi işte değildi! Adam adım atmadıkça benim depar atasım geliyordu.Zaman zaman kendimi onun üzerine atlamışken düşünüp güldürdüğüm oluyordu ama az kalmıştı gerçek olacaktı bu dediğim. Bir de Allah var öyle dolu dolu seviyordu ki bu konu biraz daha geri planda kalıyordu. Yoksa vay halimeydi.
Şu an ise bir iş çıkışı İpek'le Florya'da oturmuş Ushan'ı bekliyor bir yandan da kahvelerimizi yudumluyorduk. Ahmet gelmeyecekti çünkü şehir dışında bir kongredeydi. Konuşmacı olarak katılmıştı ve öğrencilerle buluşacaktı. Böyle olmasaydı niyetimiz çifte randevu ayarlamaktı ama kısmet olmamıştı.
Telefonum çalınca ekranda Ushan ismini görmek dişlerimi göstere göstere gülümsememe sebep olmuştu. Alık bir aşık olmuştum hepten. Ushan'a Boss Coffee'de olduğumuzu söylediğimde yanımıza ulaşması beş dakikasını ancak almıştı.
İpekle kafaları uyuşuyordu. Bu üçüncü buluşmamızdı ve şimdiye kadar iyi anlaşmıştılar. İpek neden nasıl bilmem Bolu'ya dair pek çok bilgiye sahipti. Boluda bulunan mantar tiplerinden Bolu'nun ünlü aşçılarına kadar sayabiliyordu. Kendisi Amasyalıydı. Ushan'ın Amasyada otel sahibi bir arkadaşı olduğu ve bir iki kez orada bulunduğunu duyduğunda çok şaşırmış biraz irdelediklerinde otelin sahibi babasının küçük kuzeni çıkmıştı.
Ortak noktalar bulmalarına seviniyordum. Öyle ki an itibari ile Ushan İpek'le bana telefonundan Amasya'da yemekleri ve manzarasıyla meşhur o restoranda çektiği bir videoyu gösteriyordu.
"Ya işte burası da otelin restoranı. Nihat abim işinde iyidir. Buranın yemeklerine deli oluyorum."
"Dediğin kadar var vallahi İpek. Zeyneb'im..."
"Efendim canım?"
"Bir izin koparırsanız en kısa zamanda götürürüm seni de hem Nihat'la tanışırsın hem gezeriz. Belki oradan Tokat'a Ordu'ya doğru bir tur yaparız ne dersin? İkiniz aynı zamanda izin alabilir misiniz?"
"Departmanlarımız farklı sorun olmaz ama izin kullanmak için gereken süreyi doldurmadık ki daha. Sonbahar da ancak."
"Olsun daha da iyi. Üşürsün biraz sadece."
"Olsun. Tedarikli gideriz. Nasıl olur İpek?"
"Güzel olur. Umarım Ahmet de ayarlayabilir."
"Hayırlısı bakalım. Sonbahara daha var."
"Öyle. E hadi videodaki denizi göremedim ben."
"Göremezsin zaten yavrum. Aradan incecik bir su geçiyor. Tek kötü yanı da bu. Ama yeşilliğe doyuruyor insanı"
"Aa hiç görmedim bile suyu bir daha bakabilir miyim?"
"Bak tabi." diyerek telefonu uzattığında İpek'e yaklaştım ve sanki o kendi kuzeninin restoranını bilmiyor gibi ona da izlettim.
Tam o anda bir şey oldu.
Gök yarıldı.
Çamura can verildi.*
Yukardan bir bildirim düştü.
Dünyam başıma yıkıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
USHAN
ChickLitZeynep dışardan baktığınızda duruşuna hayran kalacağınız, 24 yaşında, üniversite mezunu, psikolojik çalkantılarının farkında ve bu farkındalıkla ne yapacağını bilemeyen genç bir kızdır. Ushan ise 24 yaşında, üniversite mezunu, psikolojik çalkantıla...