Aynanın karşısında kızarmış ve şişmiş gözlerime bakıyordum. Dün gece çok ağladığım için bugün bok gibiydim.
(Ayakkabıları bunlar değil. Siyah bir bot. Bir de pantolonu deri değil.)Depresyon modumda olduğumdan simsiyah giyinmiştim. Kahvaltıya abimlere gideceğim için hiç mutfağa uğramayarak kapıya gittim. Botlarımı giyerek evden çıktım. Babama görünmedim çünkü ağladığımı anlardı. O yüzden sessizce çıktım evden. Annem hallederdi zaten. Abimlere gittiğimde o da evden çıkıyordu. Onunla vedalaşıp eve girdim. Yengemle güzel bir kahvaltı yapmıştık. Derse geç kalmamak için çok fazla oturamamış ve kahvaltıdan sonra kalkmıştım. Her ne kadar Cem'in karşıma çıkmasından korksam da sokakta yürümeye başladım. Bir süre sonra bana seslenilmesiyle arkama döndüm. Mert ve Efe okula gidiyordu.
- Hayırdır siz niye geç gidiyorsunuz?
- İlk ders boşmuş. Biz de geç gidelim dedik.
- Sınavınız bugündü değil mi?
- Evet Eylül abla.
- Bana bakın hele bir düşük alın sizi gebertirim. Söz verin yüksek alıcaksınız.
- Söz abla.
- Söz.
- Aferin size.
- Hem ben yengeme söz verdim. İstesem de düşük alamam.
- Hangisine?
- Yağız abiminkine.Boğazıma bir yumru oturdu. Yağız? Sevgilisi? Ciddi mi?
- Hadi canım Yağız abi sevgili mi yapmış?
- Hmm evet. Yurtdışında. Ama annemlere falan söylemeyin sürpriz yapıcak.
- Neyse hadi siz okula gidin. Benim de gitmem lazım.Bir şey söylemelerine izin vermeden yanlarından ayrıldım. Aptal kafam! APTAL! Dün akşam annemin söyledikleri kafamda acaba mı diye oluşurken şimdi hepsi toz olmuştu. Kızım kardeşisin sen onun. Niye sevsin ki seni? Bak sevgilisi varmış işte. Ne yapacaktı? Sana mı aşık olacaktı?
Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Havayı içime derince çekerken gözyaşlarım başlamıştı yine dökülmeye. Unutacaksın. Onun senden haberi bile yokken sen onun için üzülmeyeceksin. Yapman gereken basit: Unutmak. Bu yüzden mi senelerdir unutamıyorum? Ahh hadi ama kimi kandırıyorum ki! Okula gitmekten vazgeçtim. Bütün gün boş boş gezmiş ve kendimi yine mahallede bulmuştum. Benim mahalleye girmemle karşıdan koşarak gelen abimi gördüm. Bu işte değil miydi? Yanıma gelip direk sarılmıştı.
- Nerdesin kızım sen?! Aklım çıktı!
- Burdayım işte abi.
- Kelime oyunu yapma Eylül. Nasıl korktuğumdan haberin var mı? Telefonlarını açmıyorsun, derse girmemişsin. Nerdesin sen?!
- Başım ağrıyınca derse girmekten vazgeçtim. Telefonum da sessizde kalmış herhalde fark etmemişim.
- Salak mısın kızım sen?! Cem bir şey yaptı sandık. O telefon süs diye mi yanında?!Abimin söylediği şeyle kafam ancak yerine gelmişti. Sahi ya ortalıkta dolanan kaçak bir Cem vardı. Ben hangi kafayla tek başıma onca saat dışarıdaydım? Karşıma çıksa ne bok yicektim ki? Anlık olarak gözüm abimin arkasında olan bizimkilere kaydı. Hepsi de endişeli gözlerle bakıyordu. Nasıl bir gerizekalıydım ben?! Yok yere herkesi işinden gücünden etmiş ve endişelendirmiştim. Pişmanlıkla tekrardan gözlerim dolmuş hatta bir iki damla akmaya başlamıştı bile. Abime belinden sarılarak kafamı göğsüne saklamıştım.
- Özür dilerim abicim. Çok özür dilerim. B-ben düşünemedim.
- Ah be güzelim. Çok korktum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Gülümse Ben Severim ( Bir Mahalle Hikayesi )
Chick-Lit( Wattpad'de bu isimle yayımlanan ilk kitaptır. ) Seviyordu usulca, kimseye belli etmeden. Alışmıştı artık onun kendisinden hep bir adım uzakta olmasına. Hayat bu, geçiyordu nasılsa. Belki unuturdu kalbi zamanla. Belki de her şey bitti derken kader...