28. Bölüm

1.7K 83 5
                                    

- Her şey tamam mı ya?
- Güzelim akşamdan beri kontrol ediyorsun farkında mısın?
- Ne yapiyim Yağız? Bir şey unutmak istemiyorum.
- Merak etme aldın her şeyi.

Bugün tatile gidiyorduk!
Mervelerin düğünü olmuştu. Şimdi onlar da balayındaydılar. Biz de eltilerimle planladığımız gibi tatile gidiyorduk. Bavulların son kontrollerini yapıp aşağıya inecektik.
- İyi tamam hadi gidelim artık.
- Şükür güzelliğim çünkü açlıktan ölücem.
- Sen hiç doymuyorsun ki birtanem.
- Şimdi böyle söyleyince hangi açlıktan bahsettiğini anlayamadım.
- Yağız! Edepsizleşme hemen be adam.

Kahkaha atarak elimi tutmuş ve evden çıkarmıştı. Melek annem tatile gideceğimiz için kahvaltıyla uğraşmayıp onlara gelmemizi söylemişti. Bütün aile buradaydı. Kapıyı açan Mert'in ardından ben mutfağa, Yağız da salona geçmişti.
- Günaydııın.
- Günaydın kızım.
& Günaydınn.

Benim de yardım etmem ile hep birlikte sofrayı hazırlamıştık.
- Beni götürmediğinize inanmıyorum ya!
- Götürsek bu sefer de sıkılıyorum diyeceksin Mert.
- Görürsünüz ben de Efe'yle ayarlayıp gidicem.
- Yalnız gitmenize biraz daha var küçük bey. Sabırlı ol.

Sinan babam noktayı koymuştu kısaca. Kahvaltımız bitince bavulları arabalara yerleştirmiştik. Aras bizimle gelmek istediği için son anda bir de çocuk koltuğunu yerleştirmiştik. Herkes hazır olduğunda annemlerle vedalaşıp yola çıktık.
- Eylül'cüm biylikte yüzeyiz dimee?
- Yüzeriz tabii.
- Ama Umut abimle yüzme tamam mı?
- Neden?
- Öyle işte.
- Ama onu aramıza almazsak sence de üzülmez mi?
- Üzülüy. Tamam o zaman yüzsün.

Gülerek önüme döndüm.
- Amca.
- Efendim.
- Sen de yüzücek misin?
- Yüzücem tabii ki. Karımı size bırakır mıyım ben?
- İyi ben de seni boğayım.
- İyi o zaman yolliyim seni babanın arabasına.
- Yok yok tamam. Boğmam seni. Hem boğmak kötü biy şey.
- Evet canım. O yüzden kimse kimseyi boğmuyor.

Sonda Yağız'a bakarak konuşmuştum. Kocamı biraz olsun tanıyorsam bir haltlar yapacağına emindim.
- Bakma öyle tamam bir şey yapmayacağım.

~~~~~~~~

- Babaaaa! Kuytay beniii!
- Yağız bırak lan oğlumu!

Dün akşam varmıştık Fethiye'ye. Bir villa kiralamıştık. Bugün de kahvaltıdan sonra biz kahve içerken beyler çocuklarla havuza girmişlerdi. Yağız yine yapacağını yapmıştı. Aras'ı bırakmıyor, onunla uğraşıp duruyordu. Kurtarmaya çalışan Umut ve Ufuk da nasibini almıştı. (Ufuk Umut'un kardeşi ve 10 yaşında. Ondan hiç bahsetmediğimi fark ettim mckxks.) Minik Asya hanım da içeride uyuyordu.
- Bekle lan bekle geliyorum!

Yavuz abi kahvesini kafasına dikerek havuza atlamıştı. Yekta abi çocukları korurken Yavuz abi de Yağız'la boğuşuyordu.
- Kahyaman babaam!
- Saldır amcaa!
- Evet amca yen onu!

Resmen yeğenleri kocama düşman kesilmişti iyi mi?
- Ayol bunların içinden ne çıktı böyle?
- Oğullarım diye demiyorum, inanılmaz bir savaşçı ruha sahipler.
- İlahi Dilan abla ya.
- Ay çok durdular havuzda. Çıksınlar da sonra yine hep birlikte gireriz.
- Hülya abla haklı. Araas hadi oğlum çıkın artık.
- Anne hayııy!
- Annenin sözünden çıkmıyoruz küçük bey.

Yavuz abi Aras'ı kucağına alarak çıkmıştı. Diğerleri de peşinden. Hülya ablanın kızı Zeynep, 14 yaşındaydı. Şu anda da teyzeleri ve kuzenleriyle tatildeydi. O yüzden bizimle gelememişti. ( Hülya'nın çocuğundan daha önce bahsetmemiştim galiba. Bahsettiysem de artık bu şekilde cnxmsks.)
Yağız'a havlusunu vermiştim. Ardından birlikte odaya çıkmıştık. O kurulanırken ben de ona kıyafet çıkarmıştım.
- Teşekkür ederim güzelliğim.
- Rica ederim birtanem. Hadi giyin de hasta olma.
- Eylül?
- Efendim canım.
- Hastalansam yatağa almaz mısın?
- O nerden çıktı Yağız?
- Cevap ver işte. Merak ettim.

Sen Gülümse Ben Severim ( Bir Mahalle Hikayesi )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin