Akşam Yağız ile aramdaki meseleyi halletmenin vermiş olduğu mutlulukla rahat bir uyku çekmiştim. Bugünse abimlerin işi olduğu için Burak'a bakacaktım. Kızlar da dün konuşamadığımız için bugün bize geleceklerdi. Saate baktığımda yedi buçuk olduğunu görmüştüm. O hâlde bugün kahvaltıyı ben hazırlayabilirim. Önce tuvaletteki işlerimi halletmiştim. Altıma siyah taytımı giymiş ve üstüme de kiremit renginde bir sweat giymiştim. Siyah çoraplarımı giyip panduflarımı da ayağıma geçirmiştim. Saçımı dağınık bir topuz yapıp hoplaya zıplaya aşağıya indim. Burak çok sevdiği için pankek yapmaya karar verdim. Babam çok da sevmediğinden onun için omlet yapacaktım. İlk önce çay suyu koymuş ve sonrasında da pankeki yapmaya başlamıştım. Bir yandan da masayı hazırlıyordum. İçimde gereksiz salak saçma bir mutluluk vardı. Umarım sonunda boka batmam. Pankekler bitmek üzereyken omleti de yapmaya başladım. Çay çoktan demini almıştı.
- Günaydın güzel kızım benim.
- Günaydın annecim.
- Bakıyorum da bugün pek bir neşelisin.
- Öyle valla. Erken de kalkınca kahvaltıyı hazırlıyayım dedim.
- Çok iyi demişsin.
- Günaydın evimizin güzelleri.
- Günaydın oğlum.
- Günaydın abi. Hayırdır güzel falan?
- Güzelsin kızım. Yalan mı söyliyim yani?
- Yok yok söyleme.Abim yanıma gelerek uzunca öpmüştü yanağımı.
- Ya abi öpme şöyle be!
- Ben de seni seviyorum güzelim. Eee ne yaptın kahvaltıya?
- Kör müsün abi?
- Belki senin ağzından duymak istiyorum.
- Niye mal mısın?
- Bak işte duyuyorsun anne dime? Ben güzel güzel konuşuyorum. Kendisi sataşıyo.
- Duyuyorum oğlum duyuyorum.Annem mutfaktan çıkmış ve babamları kaldırmaya gitmişti. Gülerek abime döndüm.
- Resmen kadın artık bizi takmıyo.
- He valla.O da gülüp yerine oturmuştu. Biraz sonra kucağında Burak ile Efe girmişti mutfağa.
- Günaydın heykesee.
- Günaydın hayatımın anlamı çocuk.Efe'nin kucağından alıp öpücük manyağı yapmıştım çocuğu.
- Günaydın.
- Günaydın yanak çocuk.
- Ya abla söyleme şunu.
- Boşver sen ablanı. Günaydın aslanım.
- Aslan değil amca. Yanak çocuk diceksin.
- Heh bak aklın yolu bir. Aferin sana halasının birtanesi.Biz itiş kakış devam ederken babamla annem de gelmişti.
- Günaydın babacım.
- Günaydın hayatımın ışığı.
- Baba resmen ayrımcılık yapıyorsun.
- Sus bakiyim hergele.
- Al işte.Ben gülerek abime dil çıkarmış ve kahvaltıma başlamıştım. Bir yandan da Burak'a pankek yediriyordum. Kendisi yiyebiliyor fakat her yerini çikolata yapıyor. Sonra da benim gibi takıntılı bir manyak olduğundan bütün gün banyo yapıcam diye dolanıyor. O yüzden hiç uzatmadan ben yediriyorum. Kızlar geleceği için hiç banyoyla falan uğraşamam. Zaten artık büyüdüğü için zorunlu olmadıkça ben yıkamamaya çalışıyorum. Hatta yengem bile çoğu zaman abime yıkattırıyor. Güzel bir kahvaltının sonunda abim dışarıya çıkmış, annemle babam markete, Efe de okula gitmişti. Geriye evde ben ve Burak kalmıştık. Ben mutfağı toplarken Burak da masada boyama yapıyordu. Kapının çalmasıyla elimi durulayıp kapıya gittim. Selin ve Aslı gelmişti.
- Hoşgeldiniz civcivlerim.
- Sanki kendisi çok farklı.
- Selin bir kere de bana laf atmadan dur ya.
- Bak yine aynı şeyi söylicem. Sanki kendisi çok farklı.
- Huyum kurusun. Seviyorum seninle uğraşmayı civcivim.
- Ben çıkıyım isterseniz?Islak ellerimle Aslı'nın yanaklarına yapışmıştım. Ne olacak benim bu yanak hastalığım hiç bilmiyorum.
- Oy oy benim kuşum kıskanmış mıı?
- Eylül çek şu ellerini ya! Hem de ıslak!
- Ne güzel işte. Daha etkili sinir ediyorum.Göz devirip içeriye girdi. Tam kapıyı kapatacakken Merve'nin cırlaması duyuldu.
- Dur kız ben de geldim.
- Hoşgeldin. Geç hadi.Üstündeki montu çıkarırken konuştu.
- Dışarısı buz gibi. Kar mı geliyor acaba?
- Olabilir. Gel içerde ısınırsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Gülümse Ben Severim ( Bir Mahalle Hikayesi )
Romanzi rosa / ChickLit( Wattpad'de bu isimle yayımlanan ilk kitaptır. ) Seviyordu usulca, kimseye belli etmeden. Alışmıştı artık onun kendisinden hep bir adım uzakta olmasına. Hayat bu, geçiyordu nasılsa. Belki unuturdu kalbi zamanla. Belki de her şey bitti derken kader...