26. Bölüm

1.7K 89 5
                                    

İKİ HAFTA SONRA

- Ayyy Eylül çok güzel oldun!
- Sus kız nazar değecek yeğenime.
- Aman hala buna nazar değse ne olur?
- Halan haklı Selin. Nazar değdirme kankama.
- Bana görümcelik yaptırtma Merve.
- Ayyhh bi susun be! Zaten şimdi düşüp bayılıcam.
- Yağız gelsin, alır seni kucağına şekerim.
- Hala yaa!
- Ne kız? Yalan sanki.
- Aman eniştem gibi başlama sakın ne dedim ki sanki diye.

Taklidini yapınca hepimiz gülmeye başlamıştık. İki hafta eniştemle nasıl geçti bir biz biliriz. Şuanda ise üzerimde kına elbisem ile oturmuş Yağız'ların gelip salona götürmesini bekliyorduk.

Giriş elbisesi olarak bunu tercih etmiştim ve aşık olarak almıştım. Gerçekten de çok güzel olmuştum.
- Geldiler geldiler.

Camdan bakan Aslı haber verince daha da heyecan basmıştı. Artık bizim de görüş açımıza girmişlerdi. Kuaförün camından arabadan inişini izlemiştim. Kalbim yine teklerken ayağa kalktım. Kapıyı açtığı gibi göz göze gelmiştik. İlk başta öylece kalsa da peşinden gelen hödük abimin dürtmesi ile bana doğru gelmişti. İkimiz de birbirimize içtenlikle gülerek bakıyorduk. Etraftaki her şey silinmiş, bir tek o ve ben kalmıştık artık.
- Nasıl olmuşum?

Alnımı öperek geri çekildi.
- Kalbimi durduracaksın haberin yok. Bırak da bari evlendiğimize şahit olayım.

Gözleri hayranca bakıyordu. Söylediklerine kıkırdarken bir yandan da Merve fotoğraflarımızı çekiyordu.
- Bir de poz verin öyle çekeyim.

Dediğini yaparak ona dönmüştük. Sevdiceğimin eli anında belimi bulurken ben de ona yaslanmıştım. İçtenlikle gülerek pozumuzu vermiş ve ardından Yağız'ın elimi tutmasıyla kuaförden çıkmıştık. Bizim arabada Aslı ve Ozan vardı.
- Eylül şunları gidene kadar ye.
- Aç değilim ki.
- Güzelim onca misafirden vakit bulup yiyemezsin. Aç kalmanı istemiyorum.

Yağız'ın itiraz istemeyen bakışları sayesinde birkaç lokma da olsa yemiştim. Esnememle Aslı yok artık dercesine baktı.
- Kınasına uykulu giden ilk gelinsin kanka.
- Napiyim günlerdir uyuyamıyorum.
- Oy oy kıyamam ben sana. Bugünü atlatalım, söz uyumana izin vericem.
- Allah razı olsun.
- Cümlemizden.

Bu kız beni sinir etmeyi her türlü başarıyordu. Sonunda vardığımız salona girmiştik. Davetliler henüz gelmemişlerdi. Annemler salonda olurlarken, biz gençler olarak gelin odasındaydık. Yağız da yanımdaydı.
- Enişte sen gitsene ya.
- Hayırdır Selin?
- Dedikodu yapamıyorum.
- Merak etme civciv. Benden alışkın o. Hatta bazen birlikte dedikodu yapıyoruz.
- Oha! Hayalimdeki ilişki. Furkan'a hemen anlatmam lazım.
- Aman koş geri kalma. Neyse siz konuşun, ben de beş dakika gözlerimi dinlendireyim.
- Oldu başka?
- Bir de çok yüksek sesle konuşmazsanız çok memnun olurum.

Kızlar sabır çekerken, Yağız kafamı göğsüne yaslamıştı.
- Boşver sen onları güzelim.
- İyi ki almışım seni ya.

Söylediğim üzerine kahkaha atmıştı.
- Bak sen.
- Yalan mı hayatım? Benimle alışveriş yapıyorsun, dedikodu yapıyorsun, her türlü konforu sağlıyorsun. Hepsini geç bana katlanıyorsun ve Yarabbi Şükür diyorsun.
- O zaman iyi ki almışsın beni birtanem.
- Dime bence de.

Yağız da dahil kızlar halime gülerken hiçbirini takmamıştım. Kapı açılmış ve Hülya abla gelmişti.
- Ohoo gelin hanım burada yatıyor, biz de aşağıda koşturuyoruz.
- Şuan görümcelik kaldıramam Hülya abla.
- Aman haspam. Misafirler gelmeye başladı.
- İyi. Kendi kendilerine oynayıp gitsinler. Ben böyle iyiyim.
- Kız valla sana düğün hediyesi diye beyin alıcam.
- Aşk olsun Hülya abla.

Dil çıkarıp çıkmıştı odadan. Koskoca kadın bee!

Sonunda salona girme zamanım gelmişti. Aşırı heyecan basarken müzik eşliğinde giriş yapmıştım. Sonrasında ise herkes kalkmıştı. Bol bol oynamıştık. Bindallımı giymek üzere gelin odasına çıkarken millet hâlâ deli gibi oynuyordu.

Sen Gülümse Ben Severim ( Bir Mahalle Hikayesi )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin