6. Bölüm

3.7K 165 8
                                    

Ayol geçen bölüm birazcık başkalarının ağzından yazınca hemen özledim Eylül aşkımı. Kitap yazarken benim gibi olanlar?

Gözlerimi açmaya mecalim yoktu. Karnımın altındaki keskin ağrı canımı fazlasıyla yakıyordu. Gelen seslerden anladığım kadarıyla yalnız değildim. Doğru ya en son bıçaklanmıştım. Takıntılı sapığım tarafından tam üç kere hemde.

Gözlerimi sonunda açtığımda beni ilk karşılayan bir hastane odası oldu. Gelen sesler ise doktor ve yanındaki hemşireye aitti.
- Günaydın Eylül Hanım. Nasıl hissediyorsunuz?
- C-canım çok acıyor.
- Şimdi ağrı kesici enjekte ettik. Birazdan hafifler ağrınız.

Kafa sallayıp biraz daha kendime gelmeye çalıştım. Bu sırada da doktor yaramı kontrol ediyordu. Surat ifadesinden durumun çok da iç açıcı olmadığı belliydi.
- Her ne varsa açıkça söyleyebilirsiniz.
- Bunu biraz daha dinlendikten sonra konuşmalıyız Eylül Hanım.
- Lütfen. Şimdi söyleyin.
- Emin misiniz?
- Evet lütfen.
- O hâlde sizinle açık konuşacağım. Ameliyat esnasında da tahmin ettiğimiz bir durumdu fakat şuan eminiz. Bıçak darbeleri rahminize gelmiş. Rahminizi kurtarmak bile çok zordu.

Yutkunmakta zorlanırken devamını söylemesi için konuştum.
- Devam edin l-lütfen.
- Ne yazık ki hamile kalmanız neredeyse imkansız.

HAMİLE KALMANIZ İMKANSIZ.

Bu cümle zihnimde defalarca kez tekrarlandı. Hayatta en çok istediğim şey elimden alınmıştı yani. Bir iz bırakacağını söylemişti bana. Bırakmıştı işte. Hem de en alâsını.
- Lütfen bu durumu aileme söylemeyin. Kimse bilmesin.
- Nasıl isterseniz.

Doktor ve hemşire odayı terk ederken gözümden yaşlar akmaya başlamıştı. Ama şimdi ağlamamalıydım. Her an annemler odaya gelebilirler. Elimin tersiyle gözlerimi silip kendime gelmeye çalıştım. Ama sadece çalıştım. Çünkü bu salak yaşlar durmak bilmiyordu. Akmayın işte! İstemiyorum! Odaya giren annemlerle bir faydası olmadığını anlayıp göz yaşlarımı silmeyi bıraktım. Annem hemen yanıma gelip sarılmıştı. Canımın acısıyla hafif inleyince geri çekildi.
- Acıttım mı annecim? Özür dilerim birtanem.
- Sorun değil annecim.
- Ağlıyor musun sen? Ağrın mı var? Çağıralım mı doktoru?
- İyiyim baba. Ağrı kesici verdiler geçer şimdi.

Odada bir an derin bir sessizlik oldu. Herkes gözümün içine bakıyordu. Gözümden yaşlar yine akmaya başlarken konuştum.
- Bakmayın şöyle. Yaşıyorum işte.
- Sıkıyosa bırak bizi. Salak salak konuşuyor.
- Hayırdır abi korktun mu?
- Salak mısın kızım sen?!
- Bağırma be!

Şimdi de Emre abimin kollarındaydım. Gözlerim istemsizce Yağız'a kaydı. O zaten gözlerimin içine bakıyordu. Üzgünüm Yağız. Çok üzgünüm... Artık istesem de benim bir geleceğim olamaz. Ağlamam şiddetlenince abim endişeyle bana baktı.
- Bir yerini mi acıttım?

Kafamı olumsuz yönde sallayarak daha çok sarıldım abime. Nasıl atlatıcaktım ki bunu? Atlatılır mı? Ya da alışılır mı? Yoksa hep acır mı canım? Annemleri daha fazla endişelendirdiğimi fark edip zor da olsa toparlandım.
- Ağlamaktan gözüm çıktı be kanka.
- Kim dedi o kadar ağla diye Merve?
- İyi bir dahakine ağlamam!

Aslı Merve'nin kafasına vurmuş ve konuşmuştu.
- Salak! Bir dahakine ne?
- Ha şey ben onu lafın gelişi dedim ya.
- Lafın gelişi olmasın o zaman Merve!
- Aynen hatta mümkünse o lafın gidişi olsun.

Kollarımı açarak kızların gelmesini bekledim. Nasıl da korkutmuştum onları. Kapı açılmış ve içeriye kocaman bir çiçek demetiyle Selim girmişti.
- Duydum ki benim sarı afetim uyanmış.
- Selim direk çiçekçiyi getirseydin.
- Niye kız az mı olmuş?
- Ciddi misin?
- Tamam tamam. Ay Sinem sultan çekil kız şunu koyayım.

Sen Gülümse Ben Severim ( Bir Mahalle Hikayesi )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin