7. Bölüm

3.2K 141 2
                                    

Hayatım bok yolunda ilerlerken ben de buna katkı sağlayarak yeni kararlar almıştım. Yağız'dan artık uzak durmam gerekiyordu ve ne kadar zor olsa da bunu yapacaktım. Bütün gün yataktan çıkmamış biraz da ilaçların etkisiyle bol bol uyumuştum. Şimdi ise akşam olmuştu. Artık daha rahat hareket edebiliyordum. Üzerimdeki bordo renkli pijamamı değiştirme gereği duymadan yavaş hareketlerle odamdan çıktım. Aynı yavaşlıkta merdivenleri de inip mutfağa yönelecekken duyduğum sesler olduğum yerde kalmamı sağladı. Hayat hep mi götünden güler?
- Eylül?
- Efendim abi.
- Niye tek indin sen?
- İndim işte abi. Gayet iyiyim.

Emre abim, Kerem abi ve Yağız mutfakta oturuyorlardı. Yağız'ın yüzüne hiç bakmadan mutfağa girdim. Fakat onun bakışlarını direk üzerimde hissediyordum. Elimdeki şişeme su doldurup kapağını kapatmaya çalıştım. Bakın çalıştım diyorum çünkü titreyen elim yüzünden hem kapağı kapatamamış hem de biraz su dökmüştüm. Şişe elimden alınarak kapağı kapatıldı. Bilin bakalım kim? Aferin la çok zekisiniz. Tabi ki Yağız!
- İyi misin sen?
- İ-iyiyim.
- Emin misin?
- Evet Yağız abi! Niye iyi olmiyim ki?! Gayet iyiyim ben. Çok iyiyim!
- Tamam bir şey demedim güzelim, sakin.

Galiba gittikçe sıvıyorum ben bu işi ama pes etmek yok. Hiç başlamadan önünü kesmeliyim. Şişeyi elinden alıp mutfaktan çıktım. Telefonum neredeydi benim? Sanırım odada bıraktım. Odaya çıkmak istemediğim için çalışma odasına girdim. Ders çalışırsam belki kafam dağılırdı. Fakat aradığım kitabı her yeri aramama rağmen bulamıyordum. Sonunda dayanamayıp bağırdım.
- Yok işte yok!
- Bunu mu arıyorsun?

Abimin uzattığı kitaba uzunca baktım. Ne yani masadaki kitabı mı on saattir arıyordum? Bravo Eylül gerçekten mükemmelsin!
- Eylül gerçekten sen iyi olduğuna emin misin?
- İYİYİM BEN! Sormayın şu soruyu artık bana! Çalışmıyorum ders falan da!

Sinirlerim gerçekten çok bozulmuştu. Neye nasıl tepki vereceğimi bile bilmiyordum artık. Ani hareketim sayesinde yaram acımıştı. Abim sandalyeye oturttururken bir yandan da söyleniyordu. Geç bile kalmıştı zaten.
- Salak. Yaralısın kızım sen ne bu atar gider?! Al bak kanıyo işte!
- Bağırma bana embesil suratlı!

Al işte başlamıştım yine ağlamaya. Sabır çekip kucağına alarak odama çıkardı.
- Sakince bekle. Abim markete gitmişti gelir şimdi ve bakar.
- İstemiyorum.
- Eylül sormadım.
- Ya defolup gitsene sen arkadaşlarının yanına!
- Gitmiyorum lan!
- Davar!
- Cadı!
- Öküz!
- Çingene!
- ABİİİ!
- Noluyo burda yine?! Bir markete gittim geldim, girmişsiniz yine birbirinize.
- Eylül hanıma söyle abi. Çok becerikli kardeşin yarasını kanattı.
- Ah be güzelim niye dikkat etmiyorsun?

Emir abim elini yıkayarak yanıma gelmiş ve yarama bakıyordu.
- Emre malzemeleri getir de pansuman yapayım.

Emre abim malzemeleri verip çıkmıştı odadan. Emir abim ise sessizce pansumanı yapmış ve şimdi gözlerime derin derin bakıyordu.
- Neden öyle bakıyorsun abi?
- Neden ağladın sen?
- Hiç. Bugün biraz sinirlerim bozuk sanırım.
- Bir şey saklamıyorsun değil mi meleğim?
- Ne saklayacağım abi?
- İyi öyle olsun bakalım. Ben aşağıdayım.
- Tamam.

Son bir bakış atıp çıkmıştı odadan. Ahanda sıçtın Eylüül. Vallaha da sıçtın Eylüül. Oh ohh sıçtın Eylüüül. Emir abim de yokluyorsa harbiden bir şeyler dönüyor demektir. Lan bir adam sevdim, canımdan bezdim anasını. Bırakamıyorum da bağımlılık yapıyor şerefsiz.

Odamın kapısı açılmış ve annem girmişti.
- Kızım birkaç saate Melek teyzenler çaya gelecek. Acıktıysan onlar gelmeden yemek ye.
- Yok anne aç değilim de onlar nerden çıktı şimdi?
- O ne demek öyle Eylül? Sanki hiç çağırmıyoruz.
- Tamam anne bir şey demedim say. Ben dinlenicem rahatsız etmeyin.
- Bütün gün yattın zaten. Misafirlerimiz gelince iniyorsun Eylül.
- Yav kadın ölirem ben!
- Başlatma ölmene Eylül!
- Aman be kadın! Valla yaşlandım sayende.
- Sen aşağıya bir inme o zaman görürsün.
- Tamam anne tamam!

Sen Gülümse Ben Severim ( Bir Mahalle Hikayesi )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin