8. Bölüm

3.2K 150 6
                                    

Bugün dikişlerimi aldırmaya gidicektik. Daha sonra ise Elif abla kahvaltıya çağırmıştı oraya geçecektik. Kısa bir duş alıp çıktım. Hızlıca giyinip saçımı da at kuyruğu yaptım.

(Çanta ve şapka yok)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Çanta ve şapka yok)

Aşağıya inip salona girdim.
- Güüüünaaaaydııııın güzel ailem.
- Günaydın güzel kızım.
- Günaydın çirkin kardeşim.
- Ya abi bir kere sataşmasan olmuyo dime?
- Olmuyo.
- Gıcık. Hadi baba ben hazırım çıkalım.
- Tamam kızım. Emre siz de geçin Elif ablanlara.
- Tamam baba.

Babamla evden çıkıp arabaya bindik.
- Nasılsın kızım?
- İyiyim babacım. Dikişlerim alınıyor nasıl iyi olmam?

Babam gülüp yola döndü. Kısa sürede hastaneye varmış ve dikişlerimi aldırıp Elif ablalara gelmiştik. Kapıyı Yavuz abi açmıştı.
- Hoşgeldiniz.
- Hoşbulduk oğlum.
- Hoşbulduk Yavuz abi.

Birlikte salona geçtik. Mert ve Efe'nin arasına oturdum.
- Aldılar mı iplerini cadı?
- İp? Cadı? Tehlikeli sularda yüzüyorsun Kerem abicim.
- Sustum cadı aman Eylül.

Hepimiz ona gülmüştük.
- Sahiden nasılsın kızım?
- İyiyim Melek teyze. Aldılar 'iplerimi' .
- Çok şükür güzel kızım.
- Bulmuşlar mı o iti Mehmet?
- Ne yazık ki hâlâ aranıyor Sinan.

Anında modum düşmüştü. Bunu fark etmiş olacaklar ki konuyu değiştirmeye çalışmışlardı.
- Kerem oğlum önümüzdeki hafta başlıyormuşsun yeni işine doğru mu?
- Doğru Sinan amca.
- İyi iyi. Bizim keratalara göz kulak olursun.
- Hiç merak etme Sinan amca sen.

Çayları getiren Elif abla sofraya çağırmıştı. Biz gençler yine mutfaktaydık. Emir abim yine tabağımı camış gibi dolduruyordu.
- Abi yeter bak valla.
- Yetmez. Hepsi bitecek Eylül.
- Oldu canım başka?
- Eylüül.
- Abii.
- Tamam Emir rahat bırak kızı.
- Konuş be yengecim.

Bana öpücük atıp çayını içti. Ben de ona öpücük attım.
- Yağız nerde?
- İşe gitmesi gerekiyormuş.
- Pazar günü?
- Yetiştirmeleri gereken bir proje varmış galiba.

Benim yüzümden gelmediğini aslında hepimiz biliyorduk. Zira geçen iki hafta da neredeyse hiç konuşmamıştım onunla. Konuşsam da tersliyordum. Kızlar dahi bu hareketlerime anlam veremiyorlardı. Hatta hepsi bu konu hakkında bana tavır almışlardı. Az önce konuşurken de bana imayla bakıyorlardı. Yediklerim boğazıma dizilmişti bile. Ama ona böyle davranmak zorundaydım. Çünkü salak değildim bana karşı bir şeyler hissettiğini hatta belki de daha fazlası olduğunu anlamıştım. Fakat durumum yüzünden ondan uzak durmalıydım. Baba olmayı onun elinden alamazdım. Bu haksızlığı ona yapamazdım.
- Kahvaltıdan sonra bizim parka gidelim mi?
- Olur bayadır gitmiyorduk.
- Yağız'a da haber veririz oraya gelir. Öğlene doğru işi biter onun da.

Selin'in attığı fikri herkes onaylamıştı. Kahvaltı bitince hep birlikte işleri hallettikten sonra annemlere söyleyip çıkmıştık. Biz parka geldikten bir süre sonra da Yağız gelmişti. Gözlerinin direk odağı bendim. Bense gözlerimi kaçırıyordum.
- Hoşgeldin kardeşim.
- Hoşbulduk. Napıyosunuz?
- Hiiç. Yeni geldik biz de.

Sen Gülümse Ben Severim ( Bir Mahalle Hikayesi )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin