3

2K 253 74
                                    

Hava kararmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hava kararmıştı. Halk yağmurun geleceğine emin, kapılarının önündekileri toplamakla meşgulken saray halkı pencere kıyılarındaydı. Korkunç bir sis tüm şehri ele geçirmek üzereydi ve dalgaların getirdiği misafirin başına bir talihsizlik gelmesi kesinlikle en istenmeyen durumdu. İşte bu yüzden Kral'ın emriyle iskelede askerler tarafından ateş ve fişeklerle misafirin gemisinin bir kaza çıkmadan varması için kolaylık sağlamaya çalışıyorlardı.

Yemek salonunda sistematik bir şekilde hareket eden hizmetlilerin kalabalığı vardı. Masa uzatılmış, en kıymetli yemek takımları raflarından indirilmişti. En küçük hatada kovulacaklarının bilinciyle iyice gerilen hizmetliler soluklarını tutmuş dört dönüyorlardı. Kore Kral'ı ve yoldaşları için en lüks misafir odaları özenle hazırlanıyordu. Bu gece hataya kesinlikle yer yoktu.

Lee Felix de halkın tamamını bir şekilde ele geçirmiş telaştan nasibini kesinlikle almıştı. Penceresinin önünde bir o yana bir o yana ilerliyor, babasıyla konuşması  aklından bir saniye olsun çıkmazken heyecanına nasıl yön verip rezil olmadan bu geceyi atlatacağını düşünüyordu. Babasının sözlerine göre kardeşleri nihai kararın çoktan verildiğini bilmeyecekti, bu yüzden ağzını sıkı tutması hareketlerine dikkat etmesi gerekiyordu. Yalnızca omega adaylarından biriymiş gibi davranmalıydı. Geri kalanı Kral babası halledecekti.

Fakat asıl endişesi bu değildi. Tanrı aşkına, evlenecekti. Kim olduğunu bilmediği, hiç yüzünü görmediği, elini tutmadığı birine güvenip evinden deniz yoluyla günler sürecek bir uzaklığa taşınacaktı. Unutulmaya yüz tutmuş bir dil çalışması vardı, şükürler olsun ki, fakat kesinlikle onları anlayıp onların dilinde karşılık vermesi çok uzun zaman alacaktı. Kalbi deli gibi atıyordu. Bayılıp kalmamak için sürekli kendini cimcikliyor, dilini ısırıyordu. Ona hapishaneden farksız gelen bu saraydan kurtulacak olmanın baş döndüren sevinci her saniye daha fazla büyüyordu içinde.

O hislerinin yoğunluğundan aklını kaybetmek üzere dursun kıyıya yanaşmakta olan gemide gittikçe şiddetlenen dalgalar yüzünden zor anlar yaşanıyordu. Ve eğer ateş ve fişekler olmasaydı bu gece korkunç bir kaza yaşanacağı kesindi. Nihayetinde gemi karaya vardı. Okyanusun hırçın kolları gemiyi sarsarken Christopher kamarasından çıktı. İnceden bir yağmur çiselemeye başlamışken siyah kalın kumaştan pelerininin şapkasını iyice örttü. Askerlerinin yardımıyla kıyıya sabitlenen basamaklardan indi. Onları kıyıda Avustralya kralının en güvendiği adamı karşıladı. Saraya giden yol için atlılara bindiler. Bununla birlikte Lee ailesi gemiden inenleri yakinen göremeseler bile kıyıya varışıyla karşılaşmaya az kaldığını anlamışlardı.

Felix yatağının üzerine oturup elleriyle başını kavradı. Midesi bulanmaya başlamıştı. Gergindi, iki gündür öğünlerini düzgün yiyemiyordu ve sonuçta bulantı kaçınılmazdı. Bu gece hasta olmaması gerektiğini biliyordu. Yatağın içine girerse uyuyakalma ihtimali olduğundan çarşafın üzerine uzandı. Midesindeki rahatsızlık beyninin işlevini kısıtlıyordu. Bir süre daha yatmaya devam etti. Kapısı tıklatıldığında oturur pozisyona geçti.

kayıplar ve yaralar | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin