Kimi zaman durup 'Çocuk olmak ne kolay' diye düşünürüz. Çok zorlandığımız zamanlar sokakta gülüşüp koşturan çocukları gördüğümüzde 'Keşke çocuk olsaydım' deriz hatta. Onların sözde özgürlüğünü kıskanırız.
Oysa gerçekten özgür müdür tüm doğanlar?
'Çocuk' olabilmiş midir herkes?
Felix, beyaz geceliği içinde gecenin sessizliğini dinlerken bunu düşünüyordu. Akşam yemeğinden sonra odasına çıkıp günlük yazmış ve kitap okumaya çalışmıştı. Fakat sonunda kendini yine düşüncelere dalmış buldu.Felix'in çocuk olmaya izni hiçbir zaman olmadı. Öksüzdü ve babası hep devlet işleriyle ilgilenmek zorundaydı. Üvey annesiyse küçüklüğünde ona gözünü bile değdirmezdi. Yapayalnız, unutulmuş bir çocuktu. Ne çok üzülürdü buna... gerçi hala üzülüyordu. Eski zamanlar hafızasına kazınmıştı, silemiyordu ama bazı zamanlar vardı ki hiçbir şeyle meşgul edemiyordu kendini. Ve tek yaptığı o zamanları düşünmek oluyordu. Yalnızlığını ve o küçük kalbinin nasıl paramparça olduğunu. Aklına geldikçe canı yanıyordu. Göğsü acıyla sızlıyor ve eski yaraların kalkmış kabukları altından oluk oluk kanlar akıyordu. Üzüntüden öleceğini sandığı olurdu. Öyle bir sancıydı işte bu.
Sevmek, sevilmek. Ne büyük lütuftu bunlar. Neredeyse hiç tatmadığı bir duyguydu. İç çekip eski odasını hayal etti. Penceresinden denizi izlemeyi çok severdi. Büyük gemileri, balıkçı teknelerini, batan güneşin yansımasını... özlediğini fark etti. Orada bir tek denizi ve evde nadiren yakalayabildiği babasını özlemişti. Geri kalanlar aklına gelince tüyleri diken diken oldu. Felix böylesine bir nefreti hak etmek için ne yaptığını anlamıyordu. Kralın tek gayrimeşru çocuğu olabilirdi ama annesi hiçbir zaman yanında değildi. Onu da sevemezler miydi? Niçin daha küçücük bir çocukken böylesi bir nefretle karşılanmıştı?
Hayatında ilk defa cesaret edip kendini üvey annesinin yerine koydu. Empati yeteneğini olmayan biri değildi ama bunu yapmak onun için gerçekten cesaret istiyordu. Düşündü. Christopher'ın başka bir omegadan ço-
Yapamadı. Felix başını hızlıca iki yana sallarken zehir yutmuş gibi midesi sarsıldı. Elleri ayakları titredi. Gözleri doldu. Olmayacaktı. Olmazdı değil mi? Chris ona sadık kalacağını söylemişti. Ve Felix ona inanıyordu. İnanıyor muydu? En azından kendini öyle olduğuna ikna etmişti.İçinden çıkamadığı, düşündükçe bunaldığı tüm her şeyden sıyrılmak isteyerek kendini yatağa bıraktı. Ve tam o an kapı tıkladı.
"Girin."
Doğrulup yatakta oturdu, kapı açıldı.
"Kral odasına geçti efendim, sizi bekliyor."
Seungmin haberi verdiğinde yataktan kalktı. Küçük bir heyecan ayak bileklerinden yukarı tırmanmaya başladı. Gittikçe büyüdü, içini kıpır kıpır etti. Bu defa bambaşka hayallerle gidecekti eşinin yanına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kayıplar ve yaralar | chanlix
FanfictionPrens Lee Felix, Kore'nin tahta yeni çıkmış Kralı Bang Christopher Chan ile siyasi bir evlilik yapar.