Ilık bir esinti çimenlerin üzerinde dolanıp onları saçlarını tarar gibi bir sağa bir sola yatıyordu. Gökyüzü bulutluydu. Lakin yağmur çok yakın gözükmüyordu. Güneşin doğuşuyla birlikte bulutlar yavaş yavaş dağılmaya başladılar, dağılan bulutların arasından ortaya çıkan ateş topu yeryüzünü ısıtmaya başladı. Böylelikle gün başladı.
Herkes teker teker tatlı uykusundan kalkıp işe koyulurken iki kişi vardı ki geceyi gündüz etmişlerdi.Christopher uykusuzluğa alışıktı. Neredeyse çoğu gece o uyumak için çırpınırken sabah olurdu. Ama Felix için bu sıradan bir durum değildi. Ara ara uyuyakalır gibi olduğu ama asla güzel bir uyku çekemediği yatağından doğruldu. Ellerini yumruk yapıp şişmiş gözlerini ovdu. Yerinde omuzlarını sallayıp sızlandı. Bugün güzel gözükmek isterdi lakin henüz aynaya bakmadan gözaltlarının nasıl şiş olduğunun farkındaydı. Çoktan kabul edilmiş bir evlilik olmasına rağmen neden şimdi böyle uykusunu kaçırmıştı anlayamıyordu. Yerinden kalktı. Banyo yapmalıydı. Temizlenip hazırlanmalı ve kimsenin küçümsemeye cesaret edemeyeceği kadar ışıldamalıydı. Tüm odağını buna vererek yataktan kalktı.
Geçen gün olduğu yere dün gece tazelenerek geri koyulan sürahiden bir bardak su doldurdu. Kurumuş ağzını ıslattıktan sonra bardağı yerine bırakıp kapıya yaklaştı, araladı. Gözleri kapının önündeki nöbetçiyi aradı.
"Bana Seungmin'i çağırın." diye emir verdi. Ardından içeri geri girdi. Odanın köşesindeki sandığa adımladı. Düğün için memleketinden getirdiği kıyafetleri ve babasının hediyesi inci kolye... bugün ihtiyacı olan her şey buradaydı. Kapağını ürkek bir kediyi seviyormuş gibi nazikçe okşadı, içini açtı. İlk karşısına çıkan güzelce işlenmiş bohça oldu. Beyaz bohçanın kurdele yapılmış kollarını iki yana ayırdı. Böylece ortaya iki beyaz pabuç, temiz altın işlemeli beyaz elbise ve gece için lazım olanlar çıktı. Elbiseyi ve ayakkabıyı sandığın içinden sıyırıp henüz toparlanmamış yatağın üzerine bıraktı. Güzelce kollarını düzelttikten sonra tepeden bir bakış attı. Çoğu omega gibi onunda en çok hayalini kurduklarından biri buydu. Beyaz gelinliğini giymek ve onu çok seven alfasının ellerini tutarak parıldayan gözler, gülümsemekten kapanmayan ağzıyla evlilik yeminini etmekti.
Kabul etmemek mümkün değildi. Eksikler vardı. Hemde en önemlileri eksikti. Fakat elden gelen bir şey yoktu. Elini beyaz elbisenin işlemelerinde gezdirirken göz bebekleri titriyordu. Yanında ona destek olan kimse yoktu. Ne annesi ne babası ne de kardeşleri. Yapayalnızdı. Hayallerinden çok uzak bir evlilik yapacaktı ve üstelik söylenmeye hakkı yoktu çünkü bu fikri koşar adım kabul eden bizzat kendisiydi. Çaresiz hissetti, yüreği onu rahatsız eden bir sızıyla kaplanırken her şeyin en başına dönse yine aynı kararları alır mıydı diye düşündü. Cevabının bir faydası olmayan bu düşünce bağrına bir yük olup oturdu. Evden adeta kaçmışken şimdi burada daha kötüleriyle karşılaşma fikri onu deli gibi korkutuyordu. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak onun adına büyük facia olurdu. Nereye giderdi? Kime sığınırdı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kayıplar ve yaralar | chanlix
FanfictionPrens Lee Felix, Kore'nin tahta yeni çıkmış Kralı Bang Christopher Chan ile siyasi bir evlilik yapar.