Küçük, cılız bedeni tatlı rüyasından bir bağırış sesiyle titreyerek uyandı. Ne olduğunu anlayamamış, mahur bakışları ile kamaranın içini tararken üzerindeki yorganı itecek güç toplamaya çalıştı. Ne duyduğundan tam emin değildi ama peşi sıra gelen çığlıkların sevinçten olduğunu kestirebiliyordu, bu onu rahatlatmıştı. İki eliyle kavradığı yorganı üzerinden attı, ayaklarını yataktan yere uzatıp gözlerini ovaladığı sırada kapı çalındı. Boğazını temizleyerek yükseltmeye çalıştığı sesinden yine de uykudan yeni uyandığı belliydi.
"Gel."
Kapı aralanınca ilk defa yüzünde mutlu bir ifade gördüğü hizmetlisi karşısında belirdi. Susuzluktan aralanmış dudaklarını kapatamadan sorar bakışlarını onun üzerine yöneltti.
"Kara göründü efendim. İzninizle eşyalarınızı toparlamak için geldim."
Felix sonunda karayı gördüklerini duyunca derin bir oh çekti. Bu deniz yolculuğu biraz daha sürseydi pislikten ve hareketsizlikten ölecekti. Yerinden kalktı, sandalyenin omzuna astığı bluzu ve pantolonu yatağın üstüne koyduktan sonra beyaz keten geceliğinden bir çırpıda kurtuldu. Giyinmesi bir dakika bile sürmemişti. Hizmetlisinin yardımıyla yüzünü yıkadı, bayram sabahı sokağa ilk çıkmak isteyen o çocuk gibi telaşla saçlarını taradı. Omzuna günlüğü, okumakta olduğu kitabı ve birkaç ıvır zıvırını doldurduğu çantasını astı. Hizmetli omega odadaki diğer eşyalarını toparlarken onu geride bırakarak odadan fırladı. Arkasından ona seslendiğini duyduğunda güverteyi yarılamıştı bile. Henüz birkaç saat daha yolları olduğunu tahmin ettiği karayı görünce yüzünde tebessüm oluştu. Gündüz güneşini kim bilir ne zamandır böyle vücudunu sarıp sarmalayacak şekilde görmemişti bilmiyordu ama harika hissettirdiği kesindi.
"Efendim, kral odanızdan çıkmanızı henüz onaylamadı."
Ne zaman kapattığını hatırlayamadığı gözlerini araladı. Dudaklarının arasından bıkkın bir nefes ayrıldı. En son Felix'in yanına güverteye geldiği zaman aralarında geçen konuşmanın ardından onu hiç görmemişti. Oysa Felix bir şeylerin değişebileceğini ummuştu. Kabul etmesi onun için de zor olmuştu ama onu beklemişti. O geceden bugüne dek 3 akşam güvertede oturup yanına gelmesini beklemişti. Ama belli ki Christopher gelmeyecekti.
"Daha fazla kamarada durmak istemiyorum."
Hizmetliye arkasını dönüp ilerlemeye çalıştığı an karşısında beliren gövdeyle durdu. Bakışlarını yüzüne kaldırmaya gerek bile görmeden kim olduğunu anladı. Böylesi iri bir gövde başka kimin olabilirdi? Göz göze gelmek için acele etmedi. Alfa da konuşmak için acele etmiyordu. Bakışları nihayet denk düştüğünde alfanın sertliği çilliyi rahatsız etmişti.
"Kamarana dön."
Sadece iki kelime. Sakin çıkması için çırpındığı, sıktığı dişleri arasından çıkan sadece bunlardı. Ona göre Felix kendinin farkında değildi. Yüzlerce alfa arasında parıldadığının, kötü niyetli bakışları üstünde toplayan mis kokusunun farkında olsaydı yine de böyle rahat davranır mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kayıplar ve yaralar | chanlix
FanfictionPrens Lee Felix, Kore'nin tahta yeni çıkmış Kralı Bang Christopher Chan ile siyasi bir evlilik yapar.