Sonraki sabah Avustralya'yı günlerce süreceği beklenen yağmurun yerine güneş selamladı. Sabaha doğru duran yağmurun sırılsıklam ettiği yollar, toprak kurumaya başlarken güneşle beraber her hanenin kapısı aralanmaya başladı. Birkaç gün boyunca hapsolacaklarını sandıkları evlerinden teker teker çıktılar. Sokaklar her zamanki gürültüsüne kavuştu, pazarlar kuruldu, etraf şenlendi.
Lee Felix için gün, kirpik uçlarına kadar ısıtan güneşin verdiği rahatsızlık ile başladı. Öncelikle havalar ısındıkça sayısı artan çillerinin ele geçirdiği yüzünü uyuşukça kaşıdı. Ardından düşünceler içinde boğulduğu sırada iki büklüm uyuduğu için ağrıyan kemiklerini esnetmek için kollarını havaya uzattı. Gözlerini sakince araladı, elleri halsizce yatağa düşerken susuzluk çektiğini hissetti. Bir süre odasının kapısına bakarak soluklandı, kalkıp su alacak gücü toplamayı bekledi. En sonunda sağına döndü. Ayaklarını yataktan aşağı sallandırdıktan sonra önce tekinin üzerine ağırlık vererek çıplak ayaklarıyla yerde şıpır şıpır sesler çıkararak ilerledi. Köşedeki tezgahın üzerindeki karafı sabah halsizliğiyle hafifçe zorlanarak kaldırdı. Düşüreceğinden korktu ama nihayetinde kendisine bir bardak suyu sorun yaratmadan doldurabildi.
Elinde su bardağıyla dün geceden perdesi açık kalan pencerenin önüne yürüdü. Denizin dünün aksine durgun, gökyüzünün açık olduğunu görünce keyiflenir gibi oldu. Lakin uzun sürmedi. Sarayın bir köşesinde olduğunu bildiği yabancı hakkında kafasında o kadar çok soru vardı ki... Üstelik dün gece kardeşlerinden duydukları, her ne kadar dikkate alarak hareket etmeyecek olsa bile, canını sıkmaya yetmişti. Zihnindeki bulanıklık pek geçmiş sayılmazdı ama halledecekti.
Suyunu yavaşça, katiyen acele etmeden içtikten sonra eliyle bardağın altını kavrayarak pencereden bakmaya devam etti. Ne zaman ki kapı çaldı, işte o zaman sessiz düşüncelerinden ayrıldı.
"Girin." diye mırıldandı duyulduğunu umduğu sesiyle. Kapı aralandı, hizmetli içeri girdi. Bir elinde bir çift deri, uzun çizmeyi tutarken başını eğip prensini selamladı.
"Günaydın Prensim. Kral, bu sabah kahvaltı için kış bahçesine gitmenizi söyledi."
Beklenen haber gelmişti. Kış bahçesi evliliği müjdeliyordu. Arka bahçenin tam ortasında devasa, cam bahçe evlenilmesi uygun görülmüş bir çiftin ilk görüşmesi için uygun görülen yerdi. Felix zorlukla yutkundu. Evlilik düşüncesini çoktan kabul etmiş olmasına rağmen kötü bir his de boğazına yapışmamış değildi.
Anlaşmalar yapılmış, Felix siyasi bir evlilik için kurban seçilmişti. Kurban olmak biri için ilk defa bu kadar özgür olmayı çağrıştıracaktı belki. Felix tam anlamıyla kurban gibi hissetmiyordu fakat doğup büyüdüğü bu şehirden ayrılacak olmak, her sabah uyandığında ilk iş gözünü diktiği penceresinden çok uzaklarda olmak onun için özgürlüğün en acı verici bedeli olacaktı. İç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kayıplar ve yaralar | chanlix
FanfictionPrens Lee Felix, Kore'nin tahta yeni çıkmış Kralı Bang Christopher Chan ile siyasi bir evlilik yapar.