Ekim karısının artık belirginleşen karnına baktı. Balca bu insan azmanı bebeği bir süre daha taşıyacaktı şunun şurasında. Tuzlu deniz havasını içine çekti. Tam arkasında bir hareket hissedince o tarafa döndü. "Sen miydin dayı?" diye sordu.
Demirbey gülüyordu. "Hep tetiktesin değil mi? Ne kadar seni ve Balcayı herşeyden uzak tutmaya çalışsak da olmuyor." Pişmanlıkla önüne baktı. "Özür dilerim" dedi.
Ekim adamın bu tavrını komik bulmuştu. Yüzündeki yara izine rağmen hâlâ yakışıklı görünen bu sarışın adam, Ekim e hep çok yakın davranmıştı. "Daha neler dayı. Özür dilenecek bir şey yok ortada. Osman Ege geldi mi?"
"Geldi. Sizin burada olduğunuzu duyunca bozuldu biraz." Gülüyordu hâlâ. Ama sıkıntılıydı.
Ekim "Ne yapacaksın?" diye sordu.
"Of bilmiyorum Ekim. Osman'a kıyamıyorum. Çocuğum o benim. Ben şimdi onu nasıl ateşlere atayım?" Cebinden bir sigara çıkarıp yaktı. "Ben sandım ki... Yani Mahir gibi olur sandım. Kızım hayatta onu en iyi koruyacaktır muhafızıyla büyür gider sandım. Bana bir şey olursa yani bize bir şey olursa Osman onu herşeyden herkesten korur sandım."
Ekim yerinde dikleşti. "Korur da" dedi. Aksak her zaman oradaydı. Ne kadar derine gömmeye çalışırsa çalışsın, her zaman başını korumaya çalışan o gövde oluyordu işte. "Osman Masalla sonu ne olursa olsun, onu korur. Bunu biliyorum."
Demir adamın omuzunu sıkıp, yavaşça ayağa kalktı. "Biliyorum" dedi. "Karan amcanla konuştun mu?"
"Hayır tabiki. Keşke sizinle gelip suratındaki şaşkın ifadeyi görebilsem." Çocuk gibi güldü.
"Anlamadığını mı sanıyorsun? Osman'ın şekeri düşse bilir o." Demir alaycıydı.
"Yooo. Bir noktada hepimizden, hatta Osman dan da önce anladığını biliyorum zaten. Benim de anladığımı görünce yaşayacağı şaşkınlığı görmek isterdim. Beni hafife almalarına sinir oluyorum."
Demir kahkahalar atarak uzaklaştı.
Ekim gidip Balcanın arkasından omuzlarına sarıldı. "Dönmemiz lazım. Biliyorsun değil mi? Ne olur ne olmaz. Burada olmamalıyız." dedi.
"Doğumdan sonra geleceğiz ama değil mi? En azından derslere dönene kadar burada kalamaz mıyız?"
Ekim cevap vermedi. Yakınlarda koliler taşıyan bir adam, "Aksak abi bunu nereye koyalım?" diye sorunca o tarafa döndü. "İskoçyalı nın boyadığı odaya götür. Ama kurmayın. Ben kendim hazırlamak istiyorum."
Adam ciddiyetle "başüstüne" dedi. Başka bir talimat olup olmadığını bilmediği için ayakta dikilirken eve doğru hızlı ve sert adımlarla ilerleyen Osman Ege yi görünce rahat tavrı değişti. Ama adam ona dikkat etmeden yanından geçip gitmişti. Rahatlamayla derin bir nefes aldı. Bu ara patrona görünmek akıllı işi değildi.
Ekim adamın gergin hâline gülerek bakıp, "eyvallah" deyince adam bir baş selamı vererek elindeki koliyle eve gitti.
Balca ayak ucunda yükselerek kocasının yanağını öptü. "Bebek odası mı?" diye sordu.
"Hım hım. Osman Ege güya yardım edecekti ama sanırım ondan bana hayır yok" dedi. Karısı da kahkahalarla güldü. "Bunda bu kadar gülecek ne var? Her an boka sarabilecek bir durumun ortasında gülünecek ne buldun? Ya işler yolunda gitmezse? O zaman Osman'a olacaklar seni üzmüyor mu?"
Balca adamın gözlerindeki isyankar öfkeyi görünce bir kere daha şaşırdı. "Ona bir şey olmaz" dedi güvenle. "Amcam izin vermez. Dayım babam abim, tıpkı senin gibi onlar da." Etrafına baktı. Elini karnına koydu. Yüzünde çok yaşlı insanların bilgeliği vardı. "Hayatımız boyunca herkesin yaşadığı herşey bizi buraya getirdi Ekim. Bir hayal, bir düş. Birbirine atar damarından bağlı bir aile, bir sürü bu." Gözlerini yumup tuzlu havayı soludu. "İşte Osman bu sürürün gördüğü o düş. Sence dağılmasına izin verirler mi? Masalın seçme şansı bile olmayacak. Tıpkı bana bir gün söylediği gibi, onu bir tutmayı seçecek. Umalım ki o da mutlu olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
El gibi (Tamamlandı) Korunun Çocukları 3
Romanceİçinde bulunduğu bu kusursuz dakikayı hava gibi soludu genç kız. Berrak mavi-yeşil gözlerini süsleyen kara kirpikleri usulca kapandı. Göz alabildiğine uzanan yabani çiçeklerle bezeli alanda bir kameriye kurulmuştu onun için. Beyaz cibinliklerle beze...