Ömer Gazi kızına sıkıca sarılmış, hasretle öpüyordu. Zeynep de ikisini birden sarmış, içinden binlerce kez şükrediyordu. Allah Balca larını onlara bağışlamıştı.
Ekim hanım, üzüntüyle, "Ne kadar dua etsek az. Balca'ya bir şey olsaydı Ekim de biz de mahvolurduk. Aileniz bizi korumak için bu kadar çaba sarf ederken, neredeyse Balca..." dedikten sonra gözlerini kaçırarak dudağını ısırdı.
Balca "Benim denyoluğum Ekim teyze. Sizin suçunuz yok ki. Aramadan kendimi şirkete atayım dedim. Neredeyse mezara atacaktım. Asıl siz kusura bakmayın. Benim yüzümden oğlunuz belki çiziksiz atlatacağı mevzudan yaralı çıktı." diyordu.
Bu sırada Zeynep, "Aaa iyi hatırlattın. Nerede kız senin oğlan? İnci de yok ortada. Bana bakın söyleyin şunlara fingirderken falan dikkat etsinler oğlanın dikişi açılmasın Ekim. Melek sen de kızının kulağını çek. Sürekli zırlayıp durmasın ayol. Altı üstü gerdekten çıkmış gelin gibi azıcık aksayacak. Çükü düşmedi ya oğlanın." diyerek duygusal havayı dağıtırken kızını cayır cayır yaktığından bihaberdi. "Pansuman zamanı geldi de geçiyor hâlâ keyfinde paşa." diye söylene söylene evi aramaya başladı.
Balca Melek ve Zeynep'e bakıp, "Annem işte. Tanıdınız artık siz de lütfen kırılmayın. Yani eminim sadece baş başa zaman geçiriyorlardır." dedi. "Zaten metrekare başına üç kişi düşüyor, isteseler ancak ağaca falan çıkmaları lazım." İyice saçmalıyordu artık. Karşısında kendisine gülerek bakan kadınlara yüzü kızararak bakıp yanlarından kaçtı.
Melek "Çok tatlı kız Balca." dedi. "Ay Ekim ya bu kıza bir şey olsaydı. Ölürdü bu insanlar var ya. Tamam bizim oğlumuza olan da kolay değil. Ama iyi ki oradaydı da kurtardı Balca'yı."
"Doğru. Allah yanlarına bırakmasın. Kim sebep olduysa burnundan fitil fitil gelsin."
İnci yanlarına gelince ikisi de sustu. Kız perişan olmuştu. Ekim vurulduğundan bu zamana kadar İnci resmen ermişti. Çok seviyordu onu. "Zeynep teyze Ekim'in dikişlerini kontrol ediyor. Pansuman yapıp sargıyı yenileyecek. Yarın da adaya gidiyorlar yine." dedi üzgün bir şekilde.
Masal ve Balca cam kapıdan içeriye kafalarını uzatıp, İnci'ye baktılar. Balca çok yakın davranıyordu kıza. Sevmediği için değil. İki yüzlü ve çirkin geliyordu bu yakınlık. Sadece bir an önce gitmelerini istiyordu. Masal, "İnci tekneye gidiyoruz. Çok sıkıldık. Ateş abim gelmiş Osman Ege ile. Sen de gel. Dağılırsın." diye seslenince kız tereddüt etti. Bu sırada Zeynep sırıtarak yanlarına gelip, "Git kızım git. Seninki dinleniyor. Canı yandı tabi. Ağrı kesici verdim." dedi.
Balca, "Anne inşallah kendi hastalarına verdiklerinden değildir. Adamı komaya
sokarsın bak." deyince de kızına döndü."Çok bilmiş zibidi. Yok canım. İnsan ilacı verdim. Gerçi maşallah delikanlı aygır gibi. Pek fark da yok." diyerek İnci'yi koluyla dürttü Zeynep. Kız kıpkırmızı olmuştu. Melek ve Ekim hanım konuşmaları gülerek izliyordu.
Sonra kızına döndü Zeynep, "Kafana sana verdiğim boneyi takacaksın. Tuzlu su dikişini açarsa keserim seni." diyerek tehdit etti.
Balca omuzlarını silkeleyip, "Hiç bir kuvvet bana babaannemin bonesini taktıramaz anne. Suyun değil saçıma beynime işleyeceğini bilsem o pembe çilekli şeyi kafama geçirmeyeceğim."
Zeynep ufaktan sinirleniyordu. "Sana istediğimiz bone daha gelmedi. O zamana kadar yüzmek istiyorsan takacaksın. Ya da suya girmek yok. O kadar."
Balca, "Hı hı tamam." dese de başından savmaya çalıştığı çok açıktı. Zeynep terliğini çıkarıp, giden kızının arkasından muhteşem bir falsolu atış yapıp, tam kıçından vurduktan sonra, "Balca Zehra Boybeyi. O bone kafanda olmadan suya in bakalım ben de o saçları kazıyıp seni pembeye boyamıyor muyum? Hadi bakalım." diyerek bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
El gibi (Tamamlandı) Korunun Çocukları 3
Romanceİçinde bulunduğu bu kusursuz dakikayı hava gibi soludu genç kız. Berrak mavi-yeşil gözlerini süsleyen kara kirpikleri usulca kapandı. Göz alabildiğine uzanan yabani çiçeklerle bezeli alanda bir kameriye kurulmuştu onun için. Beyaz cibinliklerle beze...