Önceki bölümü okuduğunuza emin olun lütfeeen
🌊~
"Günaydın Max!"
Genç balıkçı sevinçle kabine girerken Minho'nun seslenmelerini göz ardı etmişti. İlk önce balığıyla ilgilenmesi gerekiyordu çünkü.
Minho ise tekneyi çözerken derin bir nefes verdi bıkkınca. Artık azarlamaktan yorulmuş olması bir kenara bunu yapmak içinden gelmiyor, eskisinden farklı olarak değişik bir his yaratıyordu onda. Üzgünlük, rahatsızlık...bilemiyordu.
O sırada Jisung, hızlıca eline aldığı yemlerden birini suya atacakken dudaklarını büzdü. Solucan bu küçük hamsi için büyük gözüküyordu, ona fazla gelebilirdi ve Max'in de ölmesi istediği son şey bile değildi Jisung'ın.
Adımlarını yavaşça güverteye attı, boş kasaları yerlerinden çeken Minho'nun yanına gitti usulca.
"Minho hyung?" Minho'nun kalçasının altında biten kahverengi ceketinin ucunu tutup çekiştirmişti. Minho cevap vermese de ona doğru döndü.
Jisung elinde kıpırdayan solucanı Minho'ya doğru uzatmıştı. "Çok büyük, umm... biraz şey... küçültebilir misin?"
Minho gözlerini devirdi. "Neden yemlerimizi boşa harcamak yerine çarşıdan toz yem almıyorsun ki?"
Jisung alt dudağını ısırdı ve sesini sitem edercesine birazcık yükseltti. "Ama bizim yemlerimiz en iyisinden! Çarşıda kalitelisini nasıl bulabilirim ki?"
Büyük olan, Jisung'ın elinin üstündeki solucanı alıp birkaç parçaya bölerek tekrar eline bıraktı. Jisung avucunda hala hareket ettiklerini hissederken şaşırmıştı lâkin bunu daha sonra düşünecekti. Şu an daha önemli bir sorunu vardı.
"Hyung, benimle gelsen olmaz mı?" Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini büyüterek Minho'ya bakmıştı.
"Onca işimin arasında? Hayır tabii ki."
Jisung, bu sefer Minho'nun kolunu tuttu. "Lütfen hyung, ne olur gelsen? Çok uzun sürmez ki!"
Büyük olan cevap vermedi, eline aldığı boş kahverengi kasayı gelecek balıklar için sıradaki yerine koymakla meşguldü.
"İyi gelmezsen gelme! Ben de Chan hyungla giderim!"
Minho çenesinin sinirle kasılmasına engel olamazken duyduğu isimle duraksamıştı. Jisung ise dolan gözleriyle tekrar kabine girmiş elindeki küçük parçalardan birini kavanoza atmıştı. Max'in açılıp kapanan ağız hareketlerini izlerken gözyaşlarını geri gönderdi.
Minho'yu sinirlendirmek istemiyordu ama o da kalbini kırıp duruyordu. Oysaki eskisinden iyi olduklarını düşünmüştü. "Yanılıyor muyum?"
O gün işleri bitene kadar hiç konuşmadılar. Gün sonunda satış bittiğinde ise olay unutulmuş, Minho Alice'in iyi bağlandığından emin olurken Jisung; heyecanla onun peşinde geziyordu.
Tekne durulmaya başlayan okyanusun üstünde sakin bir beşik gibi sallanıyor, güneş de buna uyumlu bir şekilde turuncu ışıklarıyla mavi örtünün üstünü aydınlatıyordu.
Jisung, heyecanla eve gitmek için Minho'nun kabini kilitlemesini beklerken topukları üzerinde bir geri bir ileri sallanıyordu. Eve gidip biriktirdiği bir miktar parasını alacak sonra da Chan'ın yanına gidecekti.
Büyük olan işini bitirmiş, tekneden ağır hareketlerle inerken tek elini saçlarından geçirip Jisung'a bir bakış atmıştı. Yine adım seslerinin dışında sessizce evlerinin yolunu tuttular.
Jisung koşarak içeri girmiş, direkt olarak odasına yönelmişti. Biriktirdiği paralardan yeteceğini düşündüğü kadarını alıp cebine attı ve tekrar odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hook Approach 𖤐 /Minsung
Fanfiction(TAMAMLANDI.) Ağır botlarının, teknesinin tahta zemininde çıkardığı sesler eşliğinde karşısında titreyen çocuğa yöneldi Minho. "JISUNG SENİ ÖLDÜRMEMEM İÇİN BİR SEBEP SÖYLE!" "IMM-ŞEY-BİLMİYORUM." - 'Mariners Apartment Complex' isimli ficte geçen Mi...