14

252 27 21
                                    

Adam inmek üzere olduğu merdivenlerden aşağıya doğru düşerken Haruto yere oturdu. Koşarak yanına gittim ve sarıldım. Ağlıyordu. "Çok korktum." dedi başını omzuma iyice bastırırken. Belinj okşadım.. Haruto benden ayrılıp Doyoung'a baktı. "Teşekkür ederim." Doyoung etrafa sıkıntıyla bakarken Haruto'yu duyunca gülümsedi. O sırada Jihoon birden yere yığıldı. Zeminde beliren kanla beraber yanına vardık hızlıca. Kanın aktığı yeri açtı Doyoung. Jihoon kurşun yemişti...
Doyoung tişörtünü çıkartıp yaraya bastırdı hızlıca. Sonra bir şeyler söyledi. Anlamadım. "Yoshi!" diye bağırdı. "Havlu getir çabuk!" Gözlerimi Jihoon' dan çektim hızlıca, banyoya doğru koşmaya başladım. Dolabın kapağını sertçe açarken gördüğüm ilk havluyu alıp ardından aynı şekilde bir tane daha aldım. Yine koşarak oldukları yere gittim hızlıca. Haruto telefonda birisiyle konuşuyordu. Yere çöküp havluyu  uzattım. Doyoung' un gözleri dolmuştu. Havluyu kurşunun yaraladığı yere bastırmaya başlarken. Haruto "Evin adresi tam olarak ney?" diye sordu. Doyoung telefonu vermesini işaret ederken. Haruto telefonu uzattı. Adresi verdikden sonra telefonu yere koyup önüne döndü. Ambulans gelecekti. "Araban nerede?" diye sordum. "Sabah uyanınca servisine götürmüştüm." dedi Doyoung alnına sinirle vururken. Haruto odanın içinde bir oraya bir buraya ilerlemeye başladı. Kan görmekten korktuğu için bakamıyordu. "Ne zaman oldu bu?" diye seslendi Doyoung Haruto' ya. "Bilmiyorum, bilmiyorum biz aşağıda adamları görünce ateş etmediler." Doyoung bir şey demezken devam etti Haruto. "Ellerinde silah vardı ama ateş etmediler." Kaşlarımı çatarak konuştum. "Burada da ateş etmediler." Doyoung sinirden keskinleşen sesiyle konuştu. "Susturucu takarak sıkmışlar şerefsizler ortalığı uyandırmamak için."
Sıkıntılı bir nefes aldım. Jihoon' a bir şey olursa kendime olan öfkemi kontrol edemezdim. Eğer eve gitseydim burada olmasaydım buraya gelmeyeceklerdi. "Ben bastırayım mı?" diye sordum Doyoung' a. Kafasını sağa sola doğru salladı. "Gitme." dedi seszice diğer eliyle Jihoon' un elini tutarak. "Beni nefessiz bırakma, sen de gitme Jihoon." Yanağından bir damla süzüldü ve de göz yaşı yere düştü. Doyoung asla söylememişti ama hâlâ Jihoon' u seviyordu.. İlk gün olduğu kadar seviyordu ama.. Jihoon, Hyunsuk ile sevgiliydi.

Olayların üzerinden yaklaşık iki hafta geçmişti. Jihoon o gün Doyoung' un evinden indiklerinde yaralanmıştı kameradan görmüştük. Doyoung, yaralandığı zaman bize söylemediği için onu azarlamıştı Jihoon ise "Adamlardan kaçarken söyleseydim Haruto orada öylece kalakalırdı. Eve gelince zaten olanlar oldu. Söylemek aklıma bile gelmedi yaşadıklarımızdan." diyerek açıklama yapmıştı. Haruto ve Jihoon ise Doyoung' un gerçeklerini öğrenmek zorunda kalmışlardı bu olaylar sonucunda. İkiside özür dilediler ve şimdi Doyoung' un gönlünü almak için çabalıyordu Haruto.
Kapıyı tıklatarak içeriye girdim. Jihoon yatağının başlığına yaslanmış öylece bakıyordu bir noktaya. Fazla üzgün görünüyordu. Doyoung ve Haruto' nun hazırladığı yemek tepsisini yatağının kenarında duran masaya koydum. Sessizce odadan çıkacakken "Yoshi." diye seslendi. "Ben bir aptalım." dedi arkama bile dönmemişken. "Doyoung.." Ellerini saçlarının arasına geçirdi, "Suçladım onu yıllarca ve şimdi.." Gözünden akmaya başladı yaşlar. "Ona yaşadıkları yetmiyormuş gibi ben bir sürü şey yaşattım." Yanına doğru bir adım atarak "Nereden bilebilirdin Jihoon?" diye sordum. Ayağa kalktı. "Ona güvenmeliydim, her şeye rağmen güvenmeliydim." diye sesini yükselterek masanın üzerinde duran içinde çiçek olan ahşap vazoyu yere devirdi. "Ne yapacağım ben, yüzüne nasıl bakacağım?" Doyoung' a haksızlık etmişti, fazlasıyla ama bunları da yaşamasını istemezdim. "Jihoon otur yerine. Dikişlerine zarar gelmesin." İki gün önce dikişleri yine patlamıştı korktuğundan yatağına oturdu geri. Masayı yatağının yakınına getirdim. "Yemek yemelisin Jihoon." diyerek yatağına oturdum, tepsiden aldığım çatalı eline verdim. "Kalbim acıyor Yoshi." Ağlamaya başladı. "Gel buraya." diyerek kollarımı açtım. Kollarımın arasına bıraktı kendisini. Hıçkırıkları duyuluyordu. "Akşam Hyunsuk ve diğerleri geleceklermiş." Kollarını sardığı belimden çekerek doğruldu. Kafasını salladı hüzünlü bir şekilde. "Ben yemeğimi yerim, sen git hadi işin vardır." Yemek yemesine yardım edebilmek için itiraz edecekken "Hadi git Yoshiz zaten bir haftadır benimle ilgileniyorsun." Kafamı sallayarak ayağa kalktım. "O yemeklerini bitirmiş ol geldiğimde." Gözünü devirerek yemeğe baktı. Gülerek odadan çıktım. Odama üzerimi değiştirmek için girdim. Jihoon' un durumu aklımdan çıkmıyordu. Junghwan öldürülmeden iki yıl önce sevgili olmuşlardı ve ilişkileri Junghwan' ın öldürülmesinden iki hafta önce sonlanmıştı Jihoon tarafından. Doyoung onunla neredeyse hiç vakit geçirmez olmuştu ve işim var diyerek hep ortadan kayboluyordu. Jihoon, Doyoung' un kendisini aldattığını düşündüğü için ayrılmıştı ondan. Aslında hep işleri vardı o gün Junghwan'ın mezarının başındayken söylemişti bana.

cherry - yosahiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin