16

219 23 26
                                    

Gözüm kurumuştu artık ağlamaktan, başımın ağrısı hâlâ geçmemişti. Kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Bu acıya dayanamıyordum artık. "Haruto." diye bağırdım odamda. Saat kaç olmuştu? Bilmiyordum. "Haruto." Duymuyordu. Odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim. Elimin birinden duvara tutunarak destek almaya başladım. Gözüm karardı birden. Nereye bastığımı bilmeden ayağım gitmişti bir yere. Canım acırken sesler duydum. Düşmüştüm merdivenden.
Jihoon' un sesini duymaya başladım bir şeyler diyordu. Sonra Haruto' nun kalın sesini işittim. Oldukça yüksek çıkıyordu sesi. Hâlâ canım yanıyordu, fazlası ile.

Gözlerimi açarken ağrıyan koluma baktım yavaşça. Serum takılıydı koluma. Başımın ağrısı hafiften devsm ediyordu. Odanın kapısı açılırken içeriye Haruto girdi. Beni görünce gülümseyerek yanıma geldi. "Uyanmışsın." Kaç saattir uyuyordum bilmiyordum. Kafamı sallarken acıdı. Elim alnıma giderken yara bandı değdi elime. "Ne oldu bana?" Haruto yatağın yanında duran tekli koltuğa oturdu. "Dikiş attılar." Korkuyla gözlerim büyüdü. "Başın ağrıyor mu?" Bildirim gelen telefonunun ekranına baktı. "Hastaneye gelene kadar başım ağrıyor diye sayıkladın." Hatırlamıyordum. "Biraz ağrıyor sadece." dedim kolumu kaşırken.

Haruto eve gitmişti Jihoon' un yanına. Doyoung gelecekti benim yanıma da. Odada boş boş dururken içeriye doktor girdi. Dizide olan doktorlardan farksızca bana gülümseyerek yanıma geldi. "Nasıl hissediyorsun?" Hafifçe gülümsedim. "İyi hissediyorum." Doktor başını eğerek beni onayladıktan sonra Haruto' nun oturduğu tekli koltuğa oturdu. Bir doktor neden hastanın yanına otururdu ki? İçime kötü bir şey olacak hissi doğmuştu çok geçmeden benimle tekrardan iletişime geçti doktor; "Aileniz nerede?" Yutkunarak duvara asılı olan saate baktım. Gözlerim nedensizce oraya kaymıştı. Gece on ikiyi yedi geçiyordu. "Japonya' da." dedim gözlerine bakarken doktorun. Dudaklarını birbirine bastırarak kafasını eğip kaldırdı. "Sizinle bir şey konuşmam gerek." diyerek içimi daha kötü yapmıştı, bir anda gözlerim dolmuştu. "Eğer kötü bir şey söyleyecekseniz söylemeyin.." Gözümden firar etmişti  yağmurun minik bir gölgesi olan göz yaşım. "Ben şu an bunu kaldırabilecek bir durumda değilim." Doktor bir şey söylemeden gözlerime bakarken bir anda başka bir yere bakmıştı son söylediklerimden sonra. Artık emindim kötü bir şey vardı. Bir şey olmuştu. Bana veya birisine.. Haruto. Tek aklıma gelen oydu şu an, teyzemin bana emaneti..

"Ama söylemem gereken bir şey, tedbirler alınması gerekiyor." Tedbir? Ah! Durum benimle alakalıydı. En azından birisine bir şey olmamıştı. "Peki." dedim kafamı sallayarak. "Açık açık konuşabilirsiniz." Ellerini birbirine kenetledi. "Bir hastalığınız var." Kaşlarım çatılırken devam etmesi için bir mırıltı çıkardım. "Adı norismatalo hastalığı. Pek rastlanan bir hastalık değil şu ana kadar sadece iki tane kişide görmüştüm, sizinle beraber üç oldu." diyerek açıklama yaptı.

(not: norismatalo diye bir hastalik veya baska bir sey yok, tamamen benim uydurdugum bir sey, oraya cok takilmayin siz)

"Hastalık hakkında bilgi verir misiniz? Lütfen." Tekrardan konuşmaya başladı. "Migrenin bir üst seviyesi deriz genelde sürekli baş ağrısı yaptığından ama bu biraz daha sorunlu bir tiptir. Hastalık belli bir süre yol kat ettikten sonra halüsinasyonlar görmeye başlar bazen rüyaları gerçekle ayırmakta zorlanırlar. Hastalığın daha ileri seviyesinde ise hastalar çoğunlukla konuşmakta güçlük çekerler ve geçmeyen halsizlik oluşur vücudun her bir yerinde." Kırpmadan dinlediğim doktor susarken gözlerimi kapattım. Gözümde biriken damlalar yanağımda süzülmeye başladılar. Bazıları ise direkt elime düşüyorlardı. "Hastalığın iki türü vardır. Birincisinin adı norismatalos, eğer hasta bu türe yakalanmışsa belli bir süre ilaçlarla bu hastalıkla sorun teşkil etmeden yaşamaya devam edebilir." Son kelimesi dikkatimi çekerken dinlemeye devam ettim. "İkinci türü olan norismatalas' a yakalanmışsa eğer en son raddeden sonra minik hafıza kayıplıkları oluşmaya başlar ve beynin içinde oluşan hücreler kendilerini yok ederler, vücudun direnci baş ağrısına katlanamaz. ve hastanın yaşamı ölümle sonuçlanır." Duyduklarım karşısında şaşkınca kalmışken "Ben- ben de hangisinden v- var bu hastalığın?" diyebildim zar zor. Doktor cevap vermezken anlamıştım her şeyi, titreyen dudaklarımı araladım. "Benim yaşamam lazım."
Doktor bir şey demeden karşımda oturmaya devam ederken kendime fısıldadım içimden yaşamam lazımdı çünkü henüz onun dudaklarını öpmemiştim.

"Bu," dedim hastalığın adını hatırlamaya çalışırken "Norismatalas' ın başka tedavisi yok mu? Ben ölmek istemiyorum." Doktor sakinleştirmek istercesine ayağa kalkıp yanımda eğildi. "Sizde hangisinin olduğunu bilmiyoruz sadece aldığımız kan örneğinde bulunan hücrelerin, diğer norismatalas hastalarının kanında bulunan hücrelerle aynı olduğunu fark ettik. Hangisinin olduğu genelde konuşma kaybı yaşarken belli eder kendini. Şu an tam olarak hangisinin olduğunu söyleyemeyiz ilerde hücre kendini degistirebilir." Kafamı salladım. "Peki bu hastalık beni öldürecekse ne zamana kadar yaşayacağım." Vücudumda oluşan titreşme gittikçe fazlalaşıyordu. Doktor bir şey demeden yere eğdi başını. "Bu yıl bitmeden." Yutkunurken boğazım acımıştı. Ağustos ayındaydık. "Bunu yakınlarıma söylemeyin lütfen." Doktor kafasını sallarken "Hastalarımızın gizliliği." diyerek yanımdan kalktı. "Ben eve gidebilir miyim? Son zamanlarımı burada geçirmek istemiyorum." Daha tam bir şey yoktu ama ihtimallere karşı yaşamak gerekiyordu. "Tabii, ben sizinle sürekli iletişimde kalacağım. Kullanmanız gereken ilaçları reçetenize yazarım. Ve son olarak stresten uzak durun, stres baş ağrısını daha çok tetikliyor." Son cümleye bu durumda olmasaydım gülerdim. Hayatım stresin üzerine inşa edilmiş bir ev gibiydi. Asahi depremler yaratıp yıkıyordu, sonra aynı döngü tekrarlanıp tekrarlanıp duruyordu. "Teşekkür ederim." diyerek baktım doktorun yüzüne. Odadan sessizce çıkıp kapıyı kapattı. Yataktan kalktım yavaşça, neyse ki hastane kıyafetleri giydirmemişlerdi. Yanı başımda duran telefonumu alarak koltukta duran ince hırkayı aldım. Haruto' nun evde giydiği hırkaydı burada unutmuştu. Aldıktan sonra üzerime giydim onu. Kapıyı yavaşça açarken aşağıya doğru inmeye başladım. Asansöre binmek için tuşuna bastım Doyoung ile karşılaştım asansörün kapısı açılırken.

bolumsonu

07.03.22
08:28

bolum sacma yerde bitti ama su an ders baslamak uzere bu yuzden hemen atayim dedim telafi olarak bugun bir tane daha bolum atacagim.
yazim hatalarimi yine kontrol edemiyorum uzgunum ve sey hastalik adina cok takilmayin sacma gelirse eger size zaten uydurma bir sey.
bu arada;
ChishiyaKun burdan sana selam olsun dostum✋🏻

bu arada;ChishiyaKun burdan sana selam olsun dostum✋🏻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
cherry - yosahiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin