29

174 18 6
                                    

Asahi' nin korkmuş sesini duyuyordum. "Hastane." dedi kendi kendine. Kolunun birini başımın altına sokunca diğerini bacaklarımın altından geçirerek beni kucağına aldı. Kendimdeydim, sadece gözüm kararmıştı ve yere düşmüştüm. Yavaşça elimi kaldırıp Asahi' nin çenesine dokundum. Gözlerimi açabilecek gücü bulunca gözlerimi de açtım. Asahi duraksadı gözlerimi açınca. "Yoshi, iyi misin?" diye sordu heyecandan tatlı çıkan sesiyle. Başımı salladım. "Gitmeyelim hastaneye, lütfen." Bu sefer gerçekten az vaktim kalmıştı ve onunla beraber olmak istiyordum. Hastaneye gidecek zamanım bile olmayabilirdi. "Ama-" Hızlıca sözünü kestim, "Gitmek istemiyorum, seninle olmak istiyorum. Lütfen gitmeyelim Asahi." Hem gidersek hastalığımı öğrenme ihtimali yükselecekti, Jeongwoo gibi öğrenmesini istemiyordum. "Gitmeyelim olur mu?" çenesini okşarken tekrardan söyledim gitmek istemediğimi. "Tamam ama bir rahatsızlık hissedersen söyle bana lütfen, olur mu?" Az önce benim konuştuğum gibi konuşmuştu. Çok tatlıydı. Ona ağırlık olduğumu hissedince; "Artık indirebilirsin beni." dedim. Dudağını büzerek omzunu silkti. Arabanın üstüne ne ara koyduğunu bilmediğim çantasını ve örtüyü bacaklarımı tutan eliyle aldı. Bir müddet ileriye doğru yürümeye başladı ve parkdan uzaklaştık. Parkın arkasında olan ormanlık alana getirdi ikimizi. Kocaman bir ağacın dibinde olan bir yerin önünde durduğumuzda beni yere indirerek örtüyü ağacın dibine serdi. Beni tekrardan aynı şekilde kucağına aldığında bağdaş kurarak örtünün üzerine oturdu. Kucağındaydım ve bu küçük bir bebek gibi hissettirmişti. Sol kolunu bacaklarımın altından çekerek çantasını açmaya çalıştı. Tek eliyle açmayı deniyordu. Sağ elimi uzatarak açmasına yardım ettim. Çantanın fermuarını beraber açmıştık "Ben hallederim devamını." elimi tutarak karnımın üzerine bıraktı. Çantanın içinden bir tane dizüstü bilgisayar çıkarmıştı. Eliyle başlatma tuşuna bastıktan sonra, açılmasını beklerken bana üstten bir bakış atıp tek gözünü kırptı. Gülümseyerek başımı göğsüne yasladım. Kokusu çok güzel hissettiriyordu. Bilgisayardan sesler gelmeye başlayınca başımı kaldırıp baktım. Hatırlıyordum. Aylar önce benim bilgisayarımdan açtığı ve kendisinin yazdığı şarkıydı bu. "Orange." dedim mırıltıyla. Kafasını salladı. Şarkının sözleri başlamıştı, Asahi' nin sesi gerçekten çok güzeldi. "Bu şarkının anlamı nedir?" diye sordum şarkıyı bölmemek için sessizce. "Turuncu.." Bakışlarını gözlerimde durdurdu. "Senin en sevdiğin renk değil mi?" Evet turuncuyu severdim. "Bilmiyorum, öyle değilse bile; seni ilk gördüğüm gün üzerinde turuncu bir tişört vardı. Sana çok yakışmıştı. Ve.." cümlesini bitirmeden güldü. Merakla sordum "Ve?" Bir şeyleri hatırlıyormuş gibi bir haldeydi. Gülümsüyordu hâlâ, "Dudağına turuncu lip balm sürüyordun." Gülümsedim. "Evet." dedim sessizce. Dudaklarıma kayan bakışları ile dudaklarını tekrardan araladı. Onu öpmek istemiştim. "Ne zamandı tam hatırlamıyorum ama sizinle tanışmadan bir süre önceydi. Maçtan çıkmıştınız, gidiyordunuz. Biz de maç yapacaktık ve diğerlerinin gelmesini bekliyordum önceden gelmiştim tek başıma. Herkes gidiyordu, sen de telefonundan bakarak dudağına onu sürüyordun. Haruto mızmızlanarak gelmeni bekliyordu. Jihoon' da Haruto' ya gülüyordu. Sürdükten sonra yanlarına koşarak gitmiştin. Haruto elinden alıp kendisine sürmüştü onu sonra. Sinirli görünüyordu." Anlattığı an aklıma gelmişti. Ve o gün, Asahi' yi ilk gördüğüm günden aylar önceydi. Hatta başka birisinden hoşlanıyordum birazcık. "O Haruto' nundu. Tekrardan almaya üşendiğim için onunkini almıştım. O yüzden sinirliydi. Hâlâ şarkının anlamını söylemedin ama." Kafasını salladı. "Sana turuncu çok fazla yakıştığını için öyle bir şarkı yazmaya karar vermiştim, daha doğrusu o şarkıyı yazdığım sırada sarhoştum. Sabah ayıldığımda görmüştüm yazdıklarımı. Peki sen niye şimdi dudaklarına onu sürmüyorsun?" Güzel soru, tam Asahi' lik. "Bilmem." Mahiro' yu etkilemek için sürdüğümü söyleyemezdim elbette. Zaten pek önemli bir mevzu değildi, en fazla bir buçuk hafta ondan hoşlanmıştım. "Saçların oldukça uzamışlar, kesmeyi düşünüyor musun?" Saçlarımı en son ne zaman kestiğimi bile hatırlamıyorum. "Sence kestirmeli miyim?" diye sordum. "Aslında.." dedi, "Sana çok yakışacak bir model biliyorum. Eğer istersen o modeli kestirelim ama böyle de güzel çok havalı ve yakışıklı görünüyorsun." Gülümseyerek teşekkür ettim. "Kestirelim, hangi model?" Alnımda olan saçlarımı kenarlara doğru götürdü. "Görürsün sen sadece bana güven." Kafamı salladım. "Tekrardan görmeyi istediğim bir şey var benim de." Onu öyle görmeden gitmek istemiyordum. Elimi saçlarına uzatıp okşadım. "Siyah saçlarını tekrardan örebilir misin?" Başını eğip alnıma küçük bir öpücük bıraktı. "Örerim." dedi içli bir ses ile. Neden böyle hissetmiştim tam olarak anlamış değildim ama Asahi sanki her şeyi biliyor gibiydi. Ona daha fazla ağırlığımı vermek istemiyordum. "Ben de senin gibi oturabilir miyim artık?" diye sordum. "Bana ağırlığını verdiğini sanıyorsan eğer; evet çok olmasa bile ağırlığını hissedebiliyorum ama hangi şartta olursak olalım üzerimde veya kucağımda olmandan şikayetçi olmayacağıma emin olmanı isterim." Sesli bir şekilde güldüm ve "Ya Asahi." diyerek göğsüne vurdum. "Utandırma beni." dedim ardından. Çapkın bir gülüşle, "Utandıracak bir şey söylemedim ki, hem niye hemen fesatça anlıyorsun?" Göz devirdim. "Fesatça bir şey anladığımı söylemedim ben de." Gözlerini kıstı. "Öyleyse neden utandın?" İnkar ederek "Utanmadım." dedim. Gülerek "Utandığını söyledin." dedi. "Söylemedim." Söylemedim ama ima ettim lan. "Neyse tamam." konuyu kapatmaya çalışırken o gülerek gözlerini devirdi. "Daha burada utanıyorsan." Söylediğinin üzerine tek kaşımı kaldırarak sordum. "Niye hemen başka bir konuya geçiyorsun?" Kucağından kalktım ve dizlerimin üstünde önüne oturdum. Benimle alay geçmesinin bedeliydi (yoshi mood: 🙂) "Konuşmamıza devam edebiliriz." Asahi sesli bir nefes alıp güldü. "Niye kalktın? Seninle öyle konuşmak daha çok hoşuma gitmişti." Kaşlarımı kaldırıp indirdikten sonra dudaklarımı ıslatıp "Peki." dedim. Ona doğru yaklaşıp kucağına oturdum, bacaklarımı ise ağaç ile belinin arasında olan mesafeden geçirerek beline dolamıştım. "Oldu mu?" Onun benden daha utangaç olduğunu biliyordum çünkü evet yüzünde utandığını belli eden bir ifade vardı. Kafasını salladığında elimi boynuna götürdüm ve parmak ucumla bir şeyler çizmeye başladım. "Dudaklarını öpmek istiyorum Asahi." Gerçekten öpmek istiyordum dudaklarını ve onu. "Onların sana ait olduklarını biliyorsun Yoshinori." cümlesinin sonunda Yoshinori diyerek izin vermişti. Yaklaşarak dudaklarını öptüm uzatmadan ayrıldım. Narince öpmüştüm onu ve bu bana yetmemişti fakat dudaklarını acıtmak da istemiyordum. Asahi hâlâ dudaklarıma bakıyordu ve yaklaşarak öpmeye başladı beni. Ona tutkuyla karşılık verdiğimde elimi ensesine koydum. O sırada o da  belimi tutunca öpmesi de sertleşmeye başlamıştı. Dudaklarında acı bırakmak istemiyordum, acı hissiyatını sevse bile. Dudakları arasında olan dudağımı hızlıca çekerek yüzlerimizi uzaklaştırdım. Düzensiz nefeslerime aldırış etmeden "Beni yavaşça öp." Gözlerini kısarak bana baktı. "Bunu istiyorsan kucağımdan kalkman gerekiyor." Altımda olan erkekliğine doğru baktım. "Burada olmamı isteyen sendin." Baş parmağını dudaklarıma götürüp ıslaklığını silmeye başladı. "Burada olmanı istemiyorum." Kaşlarımı çattığım sırada hızlı hareketler ile beni örtünün üzerine bırakınca üzerime çıktı. "Burada olmanı istiyordum." dedi. Güldüm. Aptal Asahi. Ensesinden çekerek dudaklarını öpmeye başladım. İstediği gibi.

~

yazmayi unutmusum cok sacma bir bolum oldu ve yine yazim hatalarimi kontrol edemeyecek kadar usengecim off
size iki yeni haberim var jihoon & yoshi fici yayimladim az once ona da bakarsaniz cok sevinirim 💟
diger haber ise finale az kaldi haberiniz olsun 😙✌🏻

cherry - yosahiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin