31

181 15 10
                                    

Yedam gitarını çalmak için ayarlıyor biz ise sabırsızlıkla onu bekliyorduk. Asahi kamp sandalyesini açarak yanıma geldi. Yanıma oturduktan sonra elini enseme götürdü. Ensemde olan saçlarımla oynuyordu. Gülümseyerek ona baktım. Saat akşam beş sıralarıydı hava tam olarak kararmamıştı ama Jihoon şimdiden iki üç tane mum yakmıştı. Gölün yanı ise biraz serindi fakat çok da etkilemiyordu şu an kalın giymiştik kıyafetlerimizi. Doyoung telefonla konuşmak için gittiği yerden yanımıza doğru gelirken yüzüne baktım. Stresli ve az önce olan yüz ifadesine göre modu düşmüş gibi görünüyordu. Arkama yaslandığım sandaylenin önüne doğru gelince Asahi' nin elide ensemden ayrılmıştı. "Bir sorun mu var Doyoung?" diye sordum. Asahi telefonuna gelen bildirimle ona bakarken, Doyoung Asahi' ye bakıp "Önemli bir şey değil." dedi. Kafamı salladım. Asahi, Doyoung' un işini bilmiyordu ve büyük ihtimalle işi ile alakalı bir şeydi. Doyoung, Jihoon' un yanına geçip oturdu. Asahi' ye baktım kaşlarını çatarak telefonuna bakıyordu. Hepsine birden bir şey olmuştu. Başımı kulağına yaklaştırıp fısıldadım. "Kötü bir şey mi oldu?" O da benim gibi fısıldayarak konuştu. "Abim, psikoloğu ile kavga etmiş eve geçtiğini söyledi." Yutkunarak yüzüne baktım. "Kötü bir şey yok değil mi?" Kafasını salladı. "Psikoloğu çok sevmemişti zaten, bu da ayrılması için bahane oldu. Zaten artık psikoloğa gitmek istemiyor, kötü hissetmiyormuş." Başımı salladım ve elini tuttum. Asahi dişlerini göstererek gülümsedi. Ona sarılarak ağlamak istiyordum şu an. En güzel gülümsemeye sahipti. Hyunsuk ise, Jihoon ve Doyoung' un eskiden ve şu an sevgili olduklarını öğrendikden sonra kendi isteğiyle psikoloğa gitmek istemişti. Jihoon' u sevmesinin yanlış olduğunu düşünmeye başlamıştı. Doyoung ile bir ilişkisi varken, onu sevmeye hakkım yok diyerek uzaklaşmıştı bir süre evinden. Ve şu an durumu iyiydi. Psikoloğu ile olan kavgasını Asahi' nin dediklerinden sonra çok umursamamıştım. Haruto' nun ne yaptığına baktığım da ise, Junkyu ile bizden çok uzak olmayan bir yerde öpüşüyorlardı. Göz devirerek önüme döndüm. Haruto' nun birisini gerçekten sevmesi beni mutlu ediyordu ama sürekli çocuğu öpüyordu. Tamam Junkyu' da şikayetçi değildi ama sürekli öpüşmeye hakları yoktu biz Asahi ile her zaman öpüşüyor muyduk? Hayır..
Karşımızda oturan Yedam, Jihoon ve Doyoung üçlüsüne baktığımda. Internetten şarkı aradıklarını gördüm. Jihoon şarkı söyleyecek Yedam ise çalacaktı. Yedam ise Jihoon' dan sonra yazdığı şarkıyı, ilk defa bize söyleyecekti. Onları izleyen Asahi' ye çevirdim bakışlarımı. Mırıltı ile. "Asahi." dediğimde hemen banan baktı. "Efendim sevgilim?" Ona yaklaşıp dudağına bir öpücük kondurdum. Dudaklarımı dudaklarından çektiğimde, çapkın gülüşü suratına yerleşmişti bile. "Haruto ve Junkyu' yu izlerken, beni öpmek istediğini anlamıştım." Bay Egoist. "Zekisiniz Bay Asahi." Bay Egoist dememek için kendimi zor tutmuştum. "Beni öpmek istediğini söyleseydin, seni buradan kaçırırdım hem baksana iki saatten beri bir şarkıyı söyleyemediler." Başımı salladım ve "Kaçırsana beni Asahi." Asahi' nin kaşları havalanırken elimi tuttu. "Biz birazdan geliriz, fotoğraf çekilmeye gidiyoruz." diye seslendi üçlüye. Doyoung bana baktığında kafamı salladım. Birazcık da olsa Asahi' ye karşı bir tavrı vardı kendinden atamadığı. Sonra önüne geri dönünce Asahi ile beraber kalktık olduğumuz yerden. Asahi elimden tutmuş ben de peşinden gidiyordum. Bir iki dakika yürüdükten sonra arabayı koyduğumuz yere gelmiştik. Asahi cebinden anahtarı çıkararak arabayı girdi. Peşinden girdikden sonra kapıyı kapattı. Araba büyüktü, buraya pikniğe geldiğimiz için malzemelerin hepsini alsın diye ve yol uzun olduğundan hepimiz aynı arabayla gelmek istemiştik. Asahi sürücü koltuğuna geçmeyince "Kaçmayacak mıyız?" diye sordum. "Biz kaçarsak onlar nasıl gidecekler, hava soğuk olmasa burada kalmalarını umursamayıp seni kaçırırdım." Gülerek eline uzandım. "Öpüşüp gidelim geri, Haruto peşimizden gelebilir her an." Şu an öpüşmek için buraya geldiğimize inanamıyordum, ah neyse elinde tuttuğu anahtarı alıp kapıyı kilitledim. Haruto her an basabilirdi burayı. Elimde olan anahtarı geri alınca karşı koltuğa atıp ellerini yüzüne koydu. "Gece yolda uyuduğun zamandan beri seni öpesim var." Dudaklarımı büzdüm. "Öpseydin Asahi." Dudaklarımda olan bakışlarını gözlerime değdirdi. "Doyoung uyumuyordu ve başını onun bacağına koymuştun orada uyuyordun, nasıl öpseydim?" Doyoung' un bacağına başımı koyduğumu unutmuştum ben. "Neyse şimdi Doyoung yok, ve ben seni öpmek istiyorum." Gülümseyerek "Ben de." dedim ve dudaklarını öptüm yavaşça. O da benim dudaklarımı öpüyordu nazikçe. Asahi' yi ittirerek koltuğa geçmesini sağladım. Koltuğa oturunca kucağına oturdum. Bu sefer ben yüzünü ellerim içine alırken Asahi belimi tutmuş beni kendisine çekebildiği kadar çekmişti. Olduğumuz pozisyondan dolayı oldukça hızlanmıştı kalbimin atışları. Asahi' nin kalp atışlarımı duyduğuna emindim. "Gözlerin çok güzel Asahi." dedim. Bunu söylemek şu an içimden gelmişti. "Saçların." diyerek saçlarını okşadım. "Dudakların." Dudaklarına hafifçe dokundum. "Çok güzelsin Asahi." Hiçbir şey demeden beni dinliyordu. "Seni seviyorum ve bu söylediklerimi unutma hiçbir zaman." Asahi başını sallamış elime koyduğu sağ elini alarak elimi tutmuştu. Elimi dudaklarına yaklaştırarak öptü uzunca. "Sana baktıkça güzelleşiyorum öyleyse ben." Saçlarını arkaya iterek yüzüne yaklaştım. O beni, ben de onu öptüm sanki ilk defa birbirimizi öpüyormuşuz gibi. En sonunda ondan ayrılarak kucağından kalktım. Asahi tekrardan kucağına oturmam için kolumdan tutunca, "Merak edecekler şimdi." diyerek elini kolumdan çektim ve arabanın kapısını açıp arabadan indim. Asahi peşimden gelince kapıyı kapattı. Gideceğim sırada kolumdan tutarak beni arabayla arasına aldı. "Seni öpmem daha bitmemişti ama yarıda bıraktırdın." Elini kazağımdan içeriye girdiğinde kolundan tuttum. Soğuktu eli. Karnımın bazı yerlerine dokunduktan sonra elini çekti. Asahi temas bağımlısıydı. Yanağıma bir öpücük bıraktıktan sonra başını yavaşça boynuma doğru indirdi. Elim istemsizce omzuna gitmişti. Omzuma küçük bir öpücük bırakınca üç dört saniye nefesini verdi ve çekildi. İmalı bir şekilde "Merak edecekler şimdi." diyerek yürümeye başladı. Olduğum yerde duruyordum, durup arkasına baktı. "Hadi Yoshi." Hızlıca yanına gidip omzuna vurdum. Asahi bana gülerken ciddi kalıcam diyerek gülmemeye çalışıyordum. Çok güzel gülüyordu, ben de gülmeden edemedim. O sırada telefonunu çıkartıp beni çekti. Hâlâ yüzünden gülümsemesi silinmemişken elinde tuttuğu telefonu elinden alıp ben de onu çektim. "En azından yalan söylememiş olduk." Dediğimde tekrardan gülmeye başladık. Diğerlerinin yanına vardığımızda hepsi şaşkınca bize bakıyordu. O sırada bir süredir görmediğim, kurt gözler ile karşılaştım. O da bana bakıyordu, başımı eğdim selam vermek için, aynısını Jeongwoo' da yapmıştı. Asahi şaşkınca bana baktığında, bir şey demeden yerime geçtim. Döndüğü gün öpüştüğümü gördüğü çocuğun burada ne işi olduğunu merak ediyordu çünkü bu konu hakkında ona bir şey söylememiştim. "Nerede kaldınız?" Gülerek soran Jihoon' a Asahi yanıt vermişti. "Yoshi telefonunu düşürmüş, onu almaya gittik tekrardan." Asahi' ye bakmadan başımı salladım. "Bu arada sizi tanıştırayım ben. Jeongwoo." Doyoung, Asahi' ye Jeongwoo' nun adını söylerken; Asahi, Doyoung' u beklemeden kendi adını söyledi. "Asahi." Keskin bir şekilde söylemişti adını. Jeongwoo tanıştığı için memnun kaldığını söylerken bana bakıp Asahi' ye bakmıştı. Asahi' de onun bakışını görmüş olmalı ki, elimi tutmuştu. Asahi' ye döndüğümde bana bakan Jeongwoo' ya bakıp göz devirmişti. Jeongwoo göz devirmesini görmemişti neyse ki. Bugünü sorunsuz atlatmakdan başka bir isteğim yoktu şu an. Beklenmedik bir anda "Ben gideyim." diyerek ayaklanmıştı Jeongwoo. Doyoung ardından kalkarken Jihoon' da kalkmıştı. "Daha yeni geldin, gitmek yok!" diyen Jihoon' a dönüp "Gitsem iyi olacak." dedi. "O kadar yolu boşuna mı geldin Woo? Daha sonra gidersin." Doyoung' un sözleri üzerine bana kısaca baktı. Neden baktı bilmiyorum ama gitmemesi ve Doyoung' u dinlemesi için gözlerimi kapatıp başımı eğdim. "Tamam biraz daha kalayım o halde." diyerek geri oturdu. Diğerleri de oturmuştu onun ardından. "Jeongwoo' yu ilk defa görüyorum sanırım, ne zamandır arkadaşsınız?" Asahi, onun kim olduğunu öğrenmek istiyor ve elimi hâlâ sertçe tutuyordu. Jihoon kısa bir soluk aldı, "Junghwan' ın en yakın arkadaşıydı, küçüklüğümüzden beri tanırız Jeongwoo' yu." Asahi' yi dikkatlice izliyordum bana döndüğünde göz göze geldik,"Sen de tanıyor muydun?" Kafamı sallayarak "Evet." dedim. Kaşları havalanmış bir şekilde önüne döndü. Ortam çok gergindi yani daha çok Asahi ve ben gergindik, Jeongwoo' da gergindi büyük ihtimalle. Yedam bunu fark etmişti sanırım, "Söyleyemedik şarkıyı bir türlü." diyerek Jihoon' un omzuna vurdu. "Ay evet başlayalım mı?" Yedam kafasını sallarken, Jihoon Doyoung' un elini tuttu ve mırıldanarak bir şeyler söyledi. Duyamıyordum. Hava kararmamıştı artık. Mumların ışıkları aydınlatıyordu burayı tek. Jihoon sesinin tonunu yükseltirken hepimiz onu duymaya ve dinlemeye başlamıştık. Gözlerim diğerlerinin üzerinde gezerken Jeongwoo ile karşılaştılar. İfadesizce bana bakıyordu, baktığımı gördüğünde ise başka bir tarafa çevirdi kafasını. Burada olmasını istemiyordum çünkü her şeyi biliyordu ve Asahi, Jeongwoo ile beni öpüşürken görmüştü döndüğü gün, konuyu kapatmak için bir şeyler söylemiştim o da bana bir daha bu konu hakkında bir şey sormamıştı. Şimdi ise Jeongwoo ile eskiye dayalı bir tanışıklık içinde olduğumu öğrendi. Eski sevgilim olduğunu sanmış olabilirdi şu an.
Aklımı kaybetmek üzereydim. Jihoon' un sesi derinden duyulmaya, Asahi' nin tuttuğu elim ise karıncalanmaya başlamıştı. Diğerleri bir şeyler olduğunu anlamamalıydı bu yüzden yere sabitlediğim bakışlarımı kaldırıp Yedam ve Jihoon' o odaklanmaya çalıştım. Ne ara Jihoon şarkı söylemeyi bitirmiş ardından Yedam söylemeye başlamıştı bilmiyorum. Bu sanırım Yedam' ın yeni yazdığı şarkıydı. İlk dafa duyuyordum ve sesi huzur veriyordu. İmrenilecek güzellikde bir sesi vardı.

cherry - yosahiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin