25

217 24 25
                                    

Korkunç sokağı atlatıp yola devam ettim, diğer sokak yine çok ışıklı değildi ama korkunç da değildi. Sadece arkamda birisi varmış gibiydi. Yavaşça durdum, korkarak arkamı döndüm. Birisi vardı. Siyah bir silüet..

Hiç düşünmeden koşmaya başladım, kim olduğunu sorgulamadan. Belki benimle alakası yoktu ama korktum.
Peşimden geliyormuydu bilmiyorum ama dakikalarca durmadan aralıksız koştum. Karnıma ağrılar girmişti. Olduğum yere çökerek nefesimi düzenlemeye başlamıştım.
Kalbim deliler gibi atıyordu. Bir an tereddüt ettim, arkamdadır diye. Korkuyla başımı çevirdim, neyse ki kimse yoktu. Şu an olduğum hal fazla savunmasızdı bu yüzden yavaşça ayağa kalktım. Etrafa baktım. Basketbol oynadığımız sahaya yakındı burası. Orada her akşam birileri  olurdu, ve en azından oraya gidersem birileri olduğu için güvende hissederdim kendimi.

Hızlı adımlarla sahanın olduğu yere doğru gittim, biraz dinlenip eve gidebilirdim çünkü koşarken çok yorulmuş ve hâlâ nefesimi doğru şekilde düzenleyememiştim. Midem ise bulanmaya devam ediyordu.

Saha görüş açıma girerken, sahaya çok yakın olmayan bir bankı gözüme kestirdim. Sahada bir grup maç yapıyordu. Gözüme kestirdiğim banka otururken sahada oynayanları net bir şekilde görebiliyordum. Işıklar oturduğum yere çok vurmadığından beni net görmüyorlardı muhtemelen.

Sahada oynayan grubu bir iki kez daha burada görmüştüm ama tanımıyordum sadece göz tanıklığıydı ben de olan. Güzel oynuyorlardı, biz de eskiden oynardık. Hatta Asahi' ye ilk burada aşık olmuştum. Asahi, hayatımın gerçek aşkıydı. Ne yazacağımı bilmiyordum ona. Aptaldım fazlasıyla bana mesaj atmıştı ve ben bir şey yazamamıştım bile. Daha doğrusu yazmaya doğru bir zamanım olmamıştı. Telefonumu çıkartıp ona yazacakken duyduğum sahte öksürük sesinden dolayı başımı kaldırdım.
Jeongwoo.

Bana şirince bakarken, burada olduğu için şaşırdım.
"Oturabilir miyim?" dedi sakince. Telefonumu kpatarak başımı salladım. İznimle beraber yanıma oturdu. Aklıma Doyoung' un söyledikleri geldi. Hiç düşünmeden aptalca birden konuştum. "Burada ne işin var?" Neden böyle bir şey söylemiştim ki.. En azından nasıl olduğunu sorabilirdim veya onun konuşmasını bekleyebilirdim.

"Arkadaşlarımla maç yapmaya gelmiştik oyundan az önce çıktım ve seni gördüm." Hiç bozuntuya vermeden benimle konuştuğu için ona minnettar olmuştum. "Anladım." diyerek başımı eğdim.

Boğazını temizledi, "Beni hatırlamış olmalısın." diyerek başını bana çevirdi. Ona bakmıyordum ama başını çevirdiğini hissetmiştim. Ben de ona doğru döndüm. Ve kafamı salladım. Bir şey demezken, yüzüne takıldım. Eskiden gerçekten de hep peşimde dolaşırdı. Fazla değişmişti. Okullar kapandığında herkes diğer eğitim yılına evrim geçirerek gelirdi ya sanki ona yakalanmış gibiydi. Üç yıl önce, küçük bir çocuktu şimdi boyu benden uzun olmuştu. Tombul yüzü gitmiş yerine çok farklı biri gelmişti.
Yüzü buranın insanlarının saçma güzellik algısına tamamen uyuyordu. Spor yaptığı ise vücudundan belliydi. Üzerinde hiçbir şey olmadığından karın kasları görünüyordu. Yanında minicik bir çocuk gibi göründüğüme emindim şu an. Sanırım onu incelerken o da beni incelemişti "Zayıflamış gibi görünüyorsun." Gözlerimi kısarak bakışlarımı etkileyici çehresinden çektim. "Evet." dedim mırıltıyla. Neden böyle hissediyordum? Bulanan midem kasılmaya başlamıştı. "Peki neden?" Bir şey diyemedim öylece yutkundum. "Hastalığın mı var seni zayıflatan?" Sanki biliyormuş gibi birden bunu söylemesi beni şaşırtmış ve gözlerim irileşmişti, en azından ona bakmadığım için gözlerimi görmemişti. "Nereden çıkardın bunu?" diyerek gözüne bakmamak için ellerime indirdim odak noktamı. "İyi hissetmediğini hissediyorum." Söylediği şey ile gözlerim ellerimden ayrılarak gözlerine gitti. "Sana bir şey olmuş." diyerek devam etti. "Seni yıllardır görmüyordum ama her halinden anlayabilecek derecede seni tanıyorum." Ellerini birbirine kenetleyip birbirini ovdu. "Yıllar geçse bile bana hissettirdiklerini unutamadım." Elini saçıma uzattı, dokunacakken geri çekti. "Bana iyi hissettirmiyorsun Yoshinori." Sesinden bir şeyler duymak güzel hissettiriyordu oysa ki. Ergenliği ile beraber çocuksu sesi gitmişti. "İyi hissetseydin bana iyi şeyler hissettirirdin."
Kalbim acımıştı, o hasta olduğumu anlamış olmalıydı.
"Neyin var? Söyle bana lütfen, bileyim." Ona yalan söylemek istemedim bir anlığına, hissettiklerinin doğru olduğunu söyleyecekken buldum kendimi ve durdurdum. Yalan söyledim yine birisine. "İyiyim, bir şeylerden şüphelenme Jeongwoo." Neden sesim biraz sinirli çıkmıştı anlamamıştım ama sesi çıkan sesimin yansıttığı tavırdan dolayı yüzü düşmüştü. "Pekala bu konuşmalar hiç duyulmamış gibi olsun mu?" Eskiden olduğu gibi gülümsedi. Kafamı sallarken gülümsemesini yarıda bırakarak konuşmaya başladı. "Eskiden en büyük hayallerinden birisinin keman çalmak olduğunu söylerdin, çalmayı öğrendin mi?" Keman çalmak benim hayallerimden birisi miydi?

cherry - yosahiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin