12

290 36 59
                                    

Çatıda sigara içerken buldum kendimi. Ne ara bu hale gelmiştim ben bilmiyordum. İçime çektiğim duman ciğerlerimi yakarken gözlerimi kapattım. Ayaklarım aşağıya sarkmış kendilerince hareket ediyorlardı. Sigaranın zararlı olduğunu bile bile içen bağımlılardan değildim. İçmek için içiyordum bir nevi. Sigaranın zehirini içime son kez çekip izmariti avucumun içinde söndürdüm. Yaklaşık bir aydır her gece sigara içtikten sonra yaptığım şey buydu. Elim yanmıştı, her gün önceki günün daha beterinden bir yanık ve ağrı oluşuyordu. Yüzümü buruşturdum, elimin içinde kalan sigara külünü serbest bıraktım. Yere düşene kadar ona baktım. Başımda inanılmaz bir ağrı vardı, yine. Şakaklarıma baskı uyguladım. Geçmiyordu.

Sendeledim başta ama sonra kalkıp valizimi sürükledim. Tekerleğin çıkardığı ses o kadar huzur bozucuydu ki, olmayan huzurum eksilerek eksilere düşüyordu. Teras kapısından geçip asansöre kadar uzanan koridorda yürüdüm. Valizin tekerlek sesini duymamak için havaya kaldırdım. Asansöre gelince tuşa bastım ve gelmesini bekledim. Çok geçmeden asansör kapısı açılmıştı. İçeriye binerek zemin kata ulaşmak için tuşa bastım. Şu an yedinci kattaydım.
Bir süre sonra asansör durdu ve valizi tekrardan sürüklemeden tutarak dışarıya çıkardım. Binanın girişinden de çıkarak yola vardım. Kararmış hava bana sarılarak uyuduğu geceyi hatırlatmıştı defalarca kez olduğu gibi. Yanımda duran taksiye binmeyecektim, adama bir şey demeden yürümeye devam ettim, yürüyerek sonlandıracaktım yolumu.
Yaklaşık yarım saatlik yolum vardı ve şu an saat gecenin ikisiydi. Bir an saatin iki olduğundan tereddüt edip telefonumu çıkardım ve saate baktım.

02:19

Üçe kadar orada olmam gerekiyordu. Adımlarımı biraz hızlandırdım.

-

Kapı açılınca anahtarımı kapıdan çektim, günlerden beri buraya girmemiştim. Sessizce ayakkabımı çıkartıp valizi ses çıkartmaması için kaldırdım. Merdivenleri yavaş yavaş çıkarken valizi taşımak zorlamıştı, sağ elimin içi tamamen yanık haldeydi.
Odamın kapısını kapatırken ışığı açtım, gözüm duvarda duran saate takıldı. Saat beş olmuştu.
Odanın her santimine baktım bir süre. En son burada olduğumda yanımda o vardı. Evet bir ay geçmişti üstünden ama sanki hâla kokusu buradaydı. Işığı kapatıp gece lambasını yaktım. Üzerimi değiştirmeden yatağıma ilerledim.

Yemin ederim hâlâ o kokuyordu burası. Kokusunu son kez o gün içime çekmiştim. O gün son olarak kalmalıydı. Yatağımın çarşafını çekiştirerek çıkardım, yastık kılıflarınıda aynı şekilde. Yenilerini getirip takarken, örtüyüde Asahi' nin kokusunun sinmiş olduğu şeylerin üzerine attım. Gidip gece lambasını kapattım. Bir saate yakın süre uyumaya çalıştığımı sonrasını ise hatırlamıyordum.

-

Kemiklerimin kırıldığını hissederek müthiş bir acıyla gözlerimi araladım. "Japonya' dan dönmüş." diye bağırdı evi inletecek derecede Haruto, üzerimde bana sarılmaya çalışırken. Onu üzerimden itmeye çalışırken benden daha büyük bir cüssesinin olduğu aklıma gelmişti. "Haruto kalk kemiklerim.." Haruto sevinçten olsa gerek bağırmaya başladı, şu an beni duyduğunu sanmıyordum. Odaya koşarak biri girince Jihoon' un geldiğini anladım. Nihayet diyerek fısıldadım ve gözlerimi kapatıp açtım. Haruto zorla kucağımdan inmiş ben de yatakta doğrulmuştum. Jihoon sandığım kişi ile ona bakakalınca gülümsedi "Hoşgeldin."  diyerek gitti. Ayağa kalkarak karşımda duran Haruto' ya baktım. "Hyunsuk neden buraya gelmiş?" diye sordum. Hyunsuk' un buraya gelmesinin bir önemi yoktu benim için ama Asahi' nin de buraya gelmiş olmasından korktuğum gerçeği oluşmuştu içimde. Ondan kaçamayacağımı biliyordum, bir yerde göreceğimide biliyordum ama bu kadar erken görmek beni mahvedebilirdi.

cherry - yosahiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin