Elimde tuttuğum notu masanın üzerine koyup, sandalyeyi çekerek oturdum. Hangi parkı kastetmişti? Belki gözden kaçırdığım bir ipucu(?) vardır diyerek kağıdı tekrardan elime aldım.
saat dört, park
Başka bir şey yazmıyordu, Asahi' nin bıraktığı notu bir kenara bırakıp bana hazırladığı kahvaltıya baktım. O hazırladığı için hepsini yemek istiyordum. Çatala uzanıp salatalık diliminden bir tane alıp ağzıma götürdüm. Domates bile dilimlenmişti benim için. Domates sevmediğimi bilmiyor olmalıydı ama bu pek de sorun değildi, beni düşünüp bir şeyler yapmış olması bile beni mutlu etmişti. Son zamanlarda yediğim en güzel kahvaltı diyebilmek için hazırladığı her şeyden azıcık da olsa yemeye çalıştım. Bardağa koyduğu meyve suyundan son olarak bir yudum içip, ayağa kalktım. Masayı toplayacaktım.
Tabakları tezgahın üzerine koymaya başlarken evin kapısı açıldı. Mutfak kapısına giderek kimin geldiğine baktım. Jihoon' un "Ben üzerimi değiştirip geliyorum." dediğini duydum. İçeriye geçtiğimde Doyoung ile karşılaştım. Koltuğa oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Yalandan bir öksürük sesi çıkardığımda başını hızlıca kaldırıp bana baktı. "Yoshi?" Kaşlarımı çatarak baktım. Güldü. "Yoshim.." Ben de onun gibi gülerek yanına oturdum. "Erken dönmüşsünüz." Telefonunu bırakarak arkasına yaslandı. "Evet öyle oldu." Başımı salladım. "Niye ki?" Ben niye bunu bu kadar merak etmiştim ki? Doyoung' un birden yüz ifadesi değişti, gülmemek için kendini zor tutuyor gibu görünüyordu.
Merakla kocaman gülümseyerek, tamamen ona doğru döndüm. "Doyoung ne oldu? Meraktan öleceğim!" Onun bu tavrına gülüyordum konuşurken. Doyoung birden gülmeye başlayınca, o güldüğü için gülmeye devam ettim ben de. Niye gülüyorduk bilmiyordum. "Jihoon.." Elini dizine vurmaya başladı. "Ne oldu Jihoon' a?" Doyoung nefes almaya çalışırken tekrardan konuşmaya başladı. "Jihoon süs havuzuna düştü." Büyük bir kahkaha atmıştı. O sırada salona giren Jihoon, bu halimizi görünce Doyoung' a sinirli sinirli baktı. "Kimseye anlatmayacaktın Doyoung, sana güvenmiştim." Doyoung pozisyonunu düzelterek yutkundu, gülmekten gözünden yaş gelmişti. "Anlatmadım." dedi dudağını büzerek. Jihoon sinirle söylenmeye devam etti, "Neden gülüyorsunuz? Anlatmışsın işte." Jihoon arkasını dönüp giderken "Sadece süs havuzuna düştüğünü anlattım, Jihoon dur gitme! Başka bir şey anlatmadım." Doyoung ayağa kalkıp peşinden giderken "Başka ne oldu?" diye bağırdım ardından. Koşarak yanıma gelip yanağıma küçük bir öpücük bıraktı, "Sonra anlatırım ben, görüşürüz." diyerek koşarak gitti. Doyoung dış kapıyı çektikten sonra koltuğa bıraktım kendimi. Tavanı seyrettim, bomboştu.İşlerimi bitirdikten sonra saat iki buçuğa dogru gelirken evden çıktım. Asahi' nin gelmemi istediği yer neresiydi bilmiyordum. Kayıt yapmak için gittiğim park olduğunu varsayarak yürümeye başladım. Taksiye binmek istemiyordum artık. Yaklaşık on dakika kadar yürüdükten sonra birisinin adımı seslenmesiyle arkamı döndüm. Jeongwoo, buradaydı.
Gözleri kızarmıştı, telaşla ona doğru bir iki adım attım. "Jeongwoo ne oldu? İyi misin? Birisi bir şey mi yaptı?" Ardı ardına sorduğum sorulardan gözlerini açıp kapattı. "Neden söylemedin bana?" Sesinin tınısı farklıydı, üzgün sesini duyuyordum. "Neyi?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Titreyen dudaklarını araladıktan sonra tekrardan kapatıp konuşmaktan vazgeçti. Aramızda olan iki üç adımlık mesafeyi koşarak kapattı. Hızlıca sarıldı bana. Kollarını sıkıca belime doladığında ağladını duydum. "Jeongwoo iyi misin?" diye sordum yine. Cevap vermedi, ağlamasına devam etti sadece. Ellerimi beline koyup, belini sıvazladım. "Ağlama." dedim sessizce. Burnunu çekti "Sence de bilmeye hakkım yok muydu?" Hıçkırmasının ardından devam etti, "Hasta olduğunu." Gözlerim büyüdü aniden. Nasıl olmuştu bilmiyorum ama öğrenmişti. Benden ayrılıp, ağlayarak konuşmaya başladı tekrardan. "Gözlerimin içine bakarak iyiymiş gibi davrandın. Anlamıştım biliyor musun bir şeyler olduğunu, ama inkar ettin.. Neden söylemedin bana?" Gözlerimden yaş akmaya başlamıştı. "Sana nasıl söyleseydim? Bu seni kırmaktan başka hiçbir şey yapmayacaktı." Yüzümü avucunun içine alıp baş parmağı ile gözlerimin altını silmeye başladı. "Yanında olurdum, sen iyileşene kadar sana bakar ve destek olurdum." Sesi o kadar titriyordu ki, ağlama isteğim daha fazla artıyordu. Gözlerimi yere sabitleyerek ağlamaya devam ettim, göz altlarımı silen parmakları hiçbir işe yaramıyordu sadece kendisini yoruyordu. "Bazı şeyler mümkün değil Jeongwoo." bileğinden tutarak elini yüzümden indirdim. "Deme böyle." dedi boşta kalan ellerini ceketine silerek. Jeongwoo' nun öğrenmiş olması hiç iyi olmamıştı. "Ağlama daha fazla." diyerek onu durdurmaya çalıştım. Ağlaması asla kesilmiyordu. Bir iç çekip etrafa baktım, sonra kolunu tutarak onu biraz uzakta gördüğüm banka doğru yürüttüm. Oturunca o da yanıma oturdu. Kolumu omzuna atarak ona sarıldım. Kafasını göğsüme yaslamıştı, hıçkırık sesleri duyulmaz olmuştu. Kafamı birazcık eğip baktım, gözünden yaşlar akıyordu. Birisinin geçtiği yola hemen yenisi geliyordu, hâlâ ağlıyordu.
Elimle kendi gözümü silip ona baktım. Dudaklarını aralamış bir şeyler söylemek icin hazırlanıyordu. Ağlamamak için başka bir tarafa yönelttim bakışlarımı. "Birisini daha kaybedemem." sesi oldukça kısık ve ağlamakta olan birisine göre oldukça soğuk duyulmuştu. "O gün, beni bu yüzden mi öptün?" Bana baktığında ben de ona baktım ve hafifçe kafamı salladım. "Bilseydim bunları, hayalimi sana söylemezdim." dedi tekrardan az önce baktığı yere doğru bakarak. "Neden?" diye sordum istemsizce. Hıçkırık sesini duydum ilk başta, sonra kendi sesini, "Çünkü bir kere öptüm seni ve biliyorum dudaklarını. Aşık olduğum kişinin bildiğim dudaklarını bir daha öpemeyecek olmak.." diyip sustu, "Hiç öpmemiş olmak daha iyi hissetirirdi." Sıkıntıyla nefes aldım. Onu hayaline kavuşturmuş olmam bile canını yakıyordu. "Özür dilerim." dedim sessizce. Özrümü umursamadı. "Nasıl hissediyorsun şu an? Çok canın acıyor mu?" Başımı salladım "Acımıyor." diyerekten. Şu an hissettiğim bir acı yoktu bedensel olarak. Tek hissettiğim acı Jeongwoo' nun kalbinin parçalara ayrılmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cherry - yosahi
Fanfictionyaşamam lazımdı çünkü henüz onun dudaklarını öpmemiştim ©ekinsafsar, 2021.