Sekizinci Bölüm

217 29 5
                                    

 Son cümleyi bitirdiğim anda mektubun üzerine gözümden bir damla yaş süzüldü. Sonra akıl almaz bir biçimde küçücük, sevimli bir kelebek gözümden akan bir damla gözyaşının üzerine kondu. Ona dokunmama bile fırsat tanımadan uçup gitti.

            Mucizelere hiç inanmazdım. Lakin yaşadıklarımı başka bir şekilde açıklamak da mümkün değildi.

            Böyle şeyler genellikle filmlerde olurdu. Hatta bir film için bile abartılı sayılırdı başıma gelenler. Bu anlattıklarıma kimse inanmazdı. Çünkü ben bile inanamıyordum bütün bu olup bitenlere.

            Annemi, babamı ve kardeşimi düşündüm. Acaba o sevimli kelebek onlardan biri miydi?

            Yoksa bana her gece göz kırpan yıldızlar, bana bir şeyler mi anlatmak istiyordu? Ölüm gerçekten var mıydı? Eğer varsa neden kabullenmek bu kadar zordu?

            Sanırım dostum bunların cevabını da yazmış olmalıydı. Daha nelerle karşılaşacağımı bilmeden devam ettim mektubu okumaya.

            "Seni ayakta tutan şey nedir? Neden onca şeye rağmen bugün hala hayattasın? Neden defalarca kez, yaşamına bir son vermeyi düşündüğün halde bunu yapamadın?

            Çünkü her şeye rağmen yaşamayı seviyorsun. Belki senin bile bilmediğin bir güç, seni hayata bağlıyor. Eğer yaşamdan tümüyle kopmuş olsaydın, bugün hayatta olmazdın.

            Acılarla dolu bir hayata katlanmak zordur. Acı çekmeyi seviyorsan, mutluluk peşinde koşmazsın. Eğer mutlu olmak istiyorsan, acıyı bırakmalısın.

            Eğer bugün hayattaysan, yaşamayı sevdiğin içindir. Sevmeseydin çoktan yok olup gitmiştin.

            Şimdi bir seçim yapmalısın. Acılarla yaşamak ya da aldığın her nefesin hakkını vererek, sadece yaşamak..."

            Ona, içimden yaşamayı sevmediğimi söyledim. Ağzımdan tek bir kelime bile çıkmadı. Ama mektupta düşündüğüm şeyler için bile bir cevap yazılıydı. Hem de tam okuduğum anda...

            "Acı dolu bir hayatı seçmek demek, kendini tonlarca ağırlığın altında ezilmeye mahkûm etmek demektir. Ne kadar güçlü olduğun değil, gücünün ne kadarını kullandığın önemlidir.

            Üzerindeki bütün ağırlıkları indirmelisin. Sırtında yükler varken, ilerleyemezsin. Çık artık dışarıya ve hayatın sana vereceği armağanları topla. Hayallerini izlemekle yetinme. Çünkü dünyada bunu yapan milyonlarca insan var. Sen kalabalığın arasından sıyrıl ve ilerle. Herkes hayal ederken, sen hayal ettiklerini tüm hücrelerinle yaşa. O zaman yıldızlar senin olacaktır.

            Eğer istediğin şey yıldızlara ulaşmaksa, koş o zaman!

            Beklemek, seni sona yaklaştırır. Aç artık düğümlerini ve içindeki kuşlar özgür kalsınlar. Kafese kapatılmış bir kuştan ne farkın var söyler misin? Sadece tüylü kanatların yok. Onun gözleri de gökyüzünde, seninkiler de. O da uçamıyor, sen de.

            Kafese kapatılan bir kuş gibisin evlat. Kafesin dışından bakan birisi, senin ne kadar acınası bir durumda olduğunu görebilir.

            Kendini karanlığın ortasına hapsedip, hayata küsmekle, yıldızlara ulaşamazsın. Kanatlarını açmalı ve uçmalısın. Eğer sadece izlemek istiyorsan, sona yaklaştın demektir. Çünkü bedenin toprağın üzerine uzandığında, sonsuza dek yıldızları seyredeceksin. ...ve o zaman, yıldızlara dokunma şansın olmayacak.

            Vakit varken kalk ayağa. Toparla kendini ve kanatlarının farkına var. Henüz zamanın varken, hisset rüzgârın dokunuşlarını. Henüz karanlık olmadan bulutları seyret. Ayakların toprağın dokunuşlarını hissedebilirken, yap bunu. Ruhunun özgürlük çığlıklarını bütün evren duysun. Yaşadığını hissettir bu dünyaya. Kapatma gözlerini hayata. Sadece yaşa. Nefes aldığını fark ettiğin zaman, artık yaşam senindir. Ama hissetmiyorsan aldığın nefesi ve hakkını veremiyorsan eğer her bir zerresinin, sen hiç yaşamamışsın demektir dostum.

            Düne ağlamak yerine, bugünü yaşa. Yarının ne kadar mutsuz geçeceğini düşünmek yerine, muhteşem bir yarın için hayaller kur. Sen var olan en değerli şeysin. Sen olmadan bu hayat anlamsız olurdu. Çünkü bu senin hayatın ve sen muhteşem bir hayatı yaşamayı hak ediyorsun.

            Eğer bir günlük ömrün kaldığını öğrenseydin, yine bu şekilde mi yaşardın? Eğer sadece yirmi dört saatin kalsaydı, o kıymetli dakikaları böyle mi harcardın? Bu hayat senin ve sahip olduğun her şey, şimdi ve burada geçerli. Ne geçmiş acıların ve başarısızlıkların, ne de gelecekle ilgili kaygıların önemli. Bütün bunlar zihninin sana oynadığı oyunlar. Tek bir gerçek var: yaşıyorsun ve hayattasın. O halde yaşıyor gibi yap! Yaşıyor gibi davran ve bir ölü numarası yapmaktan vazgeç.

            Nasıl olsa bir gün, numara yapmana gerek kalmayacak. O zaman da yaşıyor numarası yapmak isteyeceksin, ama bu bir işe yaramayacak. Çünkü o zaman, gerçekten ölmüş olacaksın. Kaçınılmaz sona ne kadar vaktin kaldığını asla bilemezsin. Bildiğin tek şey, nefes aldığın sürece, henüz vaktin gelmemiştir.

            Hayatın hakkını ver. Aldığın her nefesin hakkını ver. Eğer aldığın nefes sana yaşadığını hatırlatmıyorsa, o zaman nefesini tutabildiğin kadar tut. Nefesini tutamadığın ve nefes almaya ihtiyaç duyduğun anda, yaşadığını fark edeceksin. İşte o anda, ölümle yaşam arasındaki o ince sınırdasın demektir.

            Sudan yeni çıkan bir balığın çırpınışlarını izledin mi hiç? İşte bu, yaşamak için verilen en dramatik savaşın bir resmidir. Nefes alamadığında, hayatta değilsindir. Eğer nefes alıyorsan, yaşıyorsundur.

            Şimdi ne kadar büyük bir armağana sahip olduğunun farkında mısın? İşte bu yüzden, yaşam senin... Sorgulama, sadece yaşa. Nefes alabildiğin sürece, bunu hatırla ve hayatta olduğun için sevin.

            Hayat ve ölüm birbirine zıt kavramlardır. Birinin olduğu yerde diğeri barınamaz. Hem yaşayıp, hem de ölemezsin. O halde yalnızca yaşamayı seç...

            Bırak çıplak ayakların dokunsun toprağa. Çamuru hisset, dikenlerin acısını duy bedeninde. Kendini rüzgâra bırak ve rüzgâr senin olsun. Çocuklar gibi koş. Çimenlere at kendini ve düşünme elbiselerinin kirleneceğini. Kuşlarla dans et. Coşkusunu hisset hayatın. Böceklerin senfonisini dinle ve bütün kâinatın sesi yankılansın kulaklarında. Coşkuyu uzaklarda arama. O sensin. Hayatı başka yerde bulacağını sanma. Senin olduğun her yer hayattır. Ölüm ise, senin olmadığın her yerdir.

            Şimdi kapat gözlerini ve hiçbir şey düşünme."


Kanatsız Uçan Kuşlar (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin